Son yayınlar

6/recent/ticker-posts

A'la Suresi fazileti ve 1.ayetin tefsiri

 



A‘lâ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 19 âyettir. İsmini, Allah Teâlâ’nın birinci âyette geçen ve “en yüce, en üstün” mânasına gelen اَلْاَعْلٰى (A‘lâ) adından alır. Mushaf tertîbine göre 88, iniş sırasına göre 8. sûredir. 30.cüzdedir.

Peygamberimiz (s.a.s.) A’lâ sûresini çok severdi. Vitir namazında çoğunlukla birinci rekatta bu sûreyi, ikinci rekatta Kâfirûn sûresini üçüncü rekatta ise İhlâs ve Muavvizeteyn’i okurdu. Bayram ve Cuma namazlarında da bu sûreyi sık sık okudukları rivayet edilir. (Ebû Dâvûd, Vitr 4; Tirmizî, Vitr 9)

سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْاَعْلٰىۙ

1.Sebbihi-sme rabbike-l-a’lâ.

Meâli:
Yüceler yücesi Rabbinin ismini tesbih et; onu her türlü kusurdan ve ortaktan uzak tut.

sebbihi tesbih et سَبِّحِ
isme adını ٱسْمَ
rabbike Rabbinin رَبِّكَ
ea'la yüce ٱلْأَعْلَى

Tefsir
1.Yüceler yücesi Rabbinin ismini tesbih et; onu her türlü kusurdan ve ortaktan uzak tut.

“Tesbih”; yüce Allah’ın, şanına ve şerefine layık olmayan sıfat ve vasıflardan uzak tutulması ve arındırılmasıdır. اَلْاَعْلٰى (A‘lâ) sıfatı, mekan itibariyle yüksek olmak anlamında değil, ezici güç ve iktidar sahibi olmak anlamındadır. 
Bu bakımdan “A‘lâ” hem “Rabb” hem de “isim” kelimelerinin sıfatı olabilir.
Buna göre mâna: “Yüce Rabbinin ismini” veya “Rabbinin yüce ismini tesbih et” olur. 

Bu bakımdan yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm ve sünnette vasfedilen isimlerle anılmalı, mâna bakımından noksanlık ifade eden ve yanlış anlaşılmalara sebep olan isim ve sıfatlarla anılmamalıdır. 
Allah için kullanılan isim ve sıfatlar, Allah’a kullanıldığı gibi yaratıklara verilmemelidir. 

Ayrıca Allah’ın isimlerini tâzimle anmak gerekir. Bu isimler alay ile, hafife alınarak fuzûli işlerin yapıldığı uygunsuz yerlerde anılmamalıdır. 

Allah Resûlü (s.a.s.) bu âyet-i kerîme nâzil olduktan sonra secde ederken
 سُبْحَانَ رَبِّيَ الأعْلٰي 
(Sübhâne Rabbiye’l-a‘lâ) denmesini; 
Vakıa sûresinin son ayetinin inmesinden sonra da rukû ederken
 سُبْحَانَ رَبِّي الْعَظ۪يمِ 
(Sübhâne Rabbiye’l-azîm) denmesini istemiştir. 
(Ebû Dâvûd, Salât 147; İbn Mâce, İkâme 20)


Hadis No : 1792
Ravi: İbnu Mes’ud
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: “Sizden biri rükü edince üç kere “Sübhane rabbiyel azim (Büyük Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdir” desin. Bu, en az miktardır. Secde yapınca da üç kere “Sübhane Rabbiye’l a’la (Ulu Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdir” desin. Bu da en az miktardır.”

Kaynak: Ebu Davud, Salat 154, (886); Tirmizi, Salat 194, (261)


(132) Ali bin Ebi Talib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rükû ettiği vakit şöyle dua ediyordu:

اللَّهُمَّ لَكَ رَكَعْتُ، وَبِكَ آمَنْتُ، وَلَكَ أَسْلَمْتُ، خَشَعَ لَكَ سَمْعِي، وَبَصَرِي، وَمُخِّي، وَعَظْمِـي، وَعَصَبِي

“Allahumme Leke Reka’tu ve Bike Amentu ve Leke Eslemtu. Haşaa’ Leke Sem’i ve Basari ve Muhhi ve Azmi ve Asabi...”

Duanın Manası: “Ey Allah’ım! Senin için rükû ettim, Sana iman ettim ve Sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim ve sinirlerim hepsi Sana boyun büküp huşu etti.”

Müslim 771/201, Ebu Davud 760, 761, Nesei 896, Tirmizi 226, İbni Hibban 1774, Tayalisi 152, Darekutni 1/287, Beyhaki 2/74, İbni Hazm Muhalla 4/95, 96, Begavi 3/34, Ahmed bin Hanbel Müsned 717


حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَمْرٍو الأَنْصَارِىُّ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ الأُمَوِىُّ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْفَضْلِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنِ ابْنِ أَبِى رَافِعٍ عَنْ عَلِىٍّ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ إِذَا سَجَدَ قَالَ
« اللَّهُمَّ لَكَ سَجَدْتُ وَبِكَ آمَنْتُ وَلَكَ أَسْلَمْتُ أَنْتَ رَبِّى سَجَدَ وَجْهِى لِلَّذِى شَقَّ سَمْعَهُ وَبَصَرَهُ تَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ » .

İbn Mâce Sünen-i İbn Mâce İkâmetu's-salât ve's-sünnetü fîhâ 70, /172


Âyet-i kerîmede “Rabbini” değil “Rabbinin ismini tesbih et” emri vardır. Çünkü bu dünyada Allah Teâlâ’nın zâtı bizim akıl ve zihinlerimizin doğrudan doğruya yönelip idrak etmesinden çok yücedir. O’nu tanımamız ancak sıfatlarına delalet eden isimler ve bunların görülen eserleri aracılığıyla olmaktadır.

Yüce Rabbin ismini tesbih etmemiz emredildikten sonra, O’nun her an tesbih ve tenzihe layık olduğunu gösteren fiilleri ve eserleri sıralanmaktadır. Bu eserler üzerinde ciddi olarak durulduğu takdirde, Cenâb-ı Hakk’ın söz kalıplarına sığmayacak derecede yüce olduğu anlaşılacaktır:

Netice olarak.

Peki bugün peygamber efendimiz sav emir buyurmasaydı. Bu ayete bakarak rükûda 

Subhanerabbiyel azim secde subhane rabbiyel ala diyebilecek miydik? 

Hayır. 

Demek ki Kur'an bize yeter hadislere gerek yok diyemeyiz.. 

Dinimizi bize peygamber sav öğretiyor o nedenle Haccı benden alın benden öğrenin. Ben nasıl namaz kılıyorsam öyle namaz kılın. Namazın içinde okunan duaları tespihatları benden alın buyurmuştur. 

Peygamber Efendimiz (sav) yoksa bir işte heva heves vardır.

Hanifi mezhebinde rükûda secde de sadece bunlar söylenir. Şafi mezhebine göre başka tespihatlari söylense de Hanifi hzlerini bu ayetten hareketle derler ki: 

"Önceden Peygamber efendimiz ve sahabi "Allahümme lekesecedtu" diyorlardi ama o nesh edildi. Peygamber efendimiz öyle söylemeyin Subhane rabbiyel ala deyiniz diye emrettikleri için böyle söyleyin"buyurdu.

Müslümanlar rukûda secde de 3-5-7-9 kere bu tesbihatla Allah'a yalvarırlar. 

Secde Allah'a en yakın yerdir.


Yorum Gönder

0 Yorumlar