Son yayınlar

6/recent/ticker-posts

4.Hikmet-Allâh-u Teâlâ'nın takdir ettiği hususlarda tedbiri bırak. Allâh-u Teâlâ'nın takdiri kulun tedbiriyle değişmez.



  أرح نفسك من التدبير فما قام به غيرك عنك لا تقم به لنفسك


Ey salik! Allâh-u Teâlâ'nın senin için takdir ettiği hususlarda tedbiri bırak. Zira tedbir, ilahi irâde ve takdire bağlıdır. O'nun kefil olduğu rızık vb. mevzularda nefsinle hareket etme.

Kişi, kendi iradesine bağlı olan hususlarda üzerine düşeni yapmalı ve sebeplere sarılmalıdır.Tedbiri sağladıktan sonra dünyevi hırsa kapılmadan takdiri Allah (c.c.) bırakmalıdır.

Salik, zerreler aleminde dağılmış durumda iken onu toparlayan; anne rahminde küçücük bir hücre iken insana dönüştüren; güçlü ve kuvvetli mükemmel bir insan oluncaya kadar geçirdiği hayat serüvenin her aşamasında elinden tutarak kendisini koruyan Rabbi'nin engin himayesini göz önüne getirerek, O'na itimat etmelidir.O'nun güneşlerden daha aydınlatıcı ilmini ve ilahi mesajlarını bırakarak, yalnızca kendi sönük aklıyla hayatını intizam etmeye kalkışmamalıdır. Hayatta kendisine ne gibi vazifelerin düştüğünü ve nelerin yüce sanatkar tarafından üstlenildiğini bilmelidir.Salik, kendine düşen görevlerle meşgul olmalı ve Allah'ın işine karışmamalıdır.

İnsanın asli görevi kulluktur.

Allâh-u Teâlâ Zâriyât Suresi 56.Ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır:


Vemâ ḣalaktu-lcinne vel-inse illâ liya’budûn(i)

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

Kulun rızkını vermek ve kulu bir ömür boyu yaşatmak ise Allah'ın işidir. 

Tâ-Hâ Suresi 132. Ayet-i kerimede ise Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: 

وَأْمُرْ اَهْلَكَ بِالصَّلٰوةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَاۜ لَا نَسْـَٔلُكَ رِزْقًاۜ نَحْنُ نَرْزُقُكَۜ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوٰى

Ve/mur ehleke bi-ssalâti vastabir ‘aleyhâ(s) lâ nes-eluke rizkâ(an)(s) nahnu nerzukuk(e)(k) vel’âkibetu littak

 ''Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınmanındır.''

Rızık Allah(c.c.) teminatı altındadır lakin ibadet ve kulluk  bizlerin yükümlülüğümüzdür.

Salik, nefsani arzusu ve  kulluk görevi arasında kalırsa, yahut  kişisel isteği ve Rabbinin hoşnutluğu arasında bir tercih yapması gerekirse kulluk görevini ve Rabbinin rızasını ön planda tutmalıdır.

İnsanın Allâh-u Teâlâ'yı gerçekten sevip sevmediği, menfaatleriyle Allâh-u Teâlâ'nın emirleri  karşı karşıya geldiği zaman anlaşılır.

Dünya kapısından huzurla geçerek, kabir kapısında ebedi saadete ermeli böylece hem dünyada hem ahirette rahat etmelidir.  
Dile getirilen bu hakikatler, gerçek tasavvuf yolunun esaslarını  oluştururlar.

İbn Atâullâh el-İskenderî'nin el-Hikemü'l-Atâiyye (الحكم العطائيّة) adlı kitabındaki izahatı ise şöyledir:

Tedbir, lügatta “düşünmek, işin sonunu düşünerek gereği gibi davranmak” demektir.
Tasavvuf ıstılahına göre ise;  gelecekte oluşabilecek olan, korkulan ya da ümit edilen şeye göre hareket etmektir. 
Tedbir tasavvufta bir haldir.Gücüne ve kuvvetine güvenip, bir durumu aşacağını inanmak yanlıştır. Salik işini Allâh-u Teâlâ'ya ısmarlarsa güzel bir netice alabilir.

İbn Atâullâh el-İskenderî' ve Şeyh Ahmed Zerrûk'a göre tedbir üç kısımdır: 

1- Kısmın mezmûmun / (مذموم) Ayıplanan tedbir.
2- Kısmın matlûbun / (مَطْلُوبْ) Talep edilen tedbir. 
3- Kısmın mubahun /                 Mubah olan tedbir.


1- Kısmın mezmûmun / (مذموم) Ayıplanan tedbir:
Salik, dünyevi yahut uhrevi bir konudaki çaba ve gayreti neticesinde, ısrarla istediği işin olmasını beklerken; işini Allah'a havale etmemesi edep eksikliğinden kaynaklanır.Mutlaka bu iş olacak diye ısrarla hareket etmesi yanlıştır.İşini Allâh-u Teâlâ'ya ısmarlamadığı için nefsinde birtakım sıkıntılar oluşur.

Hak yolunun yolcusu; Allâh-u Teâlâ'nın onun için vereceği lütuflara kendi iradesini katmamalıdır. Sebeplere sarılmalı ve  gerisini Allâh-u Teâlâ'ya bırakmalıdır.İnsana düşen Allah’ın verdiği akıl, irade ve imkânlar çerçevesinde elinden geleni yapması ve sonucuna rıza göstermesidir.Salik bilmelidir ki Allah'ın takdiri kulun tedbiri ile değişmez.

Bir çiftçi tarlasını sürer, tohumunu ve gübresini atar;her türlü tarla bakımını yapıp sonunda Allâh-u Teâlâ'ya tevekkül eder ve neticede hasat iyi olursa şükreder, olmaz ise sabrederse bu durum iyidir.
Fakat salik sebeplere sarılıp mutlaka olacak diye direnirse bu tedbir ''kınanan ve kötülenen tedbir'' olur.

Ebû Muhammed Sehl b. Abdillâh şöyle buyurmuştur:

"Tedbiri ve kendi iradeni bırak çünkü o ikisi insanların hayatlarına sıkıntı verir."
 (Tedbir etmek isteyen kul, kulluk görevini bırakıp Rablik hükmüyle ilahi kazayı kaldırmaya ve ezelî kaderle çekişmeye kalkmış olur. Bu da helâk, hüsran uzaklık ve ayrılık sebebidir. Bu Cenab-ı Hakk'ın özel yakınlığına girmek isteyeni engelleyen şeytani bir vesvesedir. Sâliklerin yolunu kesen nefsani bir iştir.)


Peygamber aleyhisselatu vesellam bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur:

"Allâh-u Teâlâ genişliği ve rahatlığı, kulun rızasına ve  O'na güvenip dayanmasına bağlamıştır." 

2- Kısmın matlûbun / (مَطْلُوبْ) Talep edilen tedbirde ise:
Salik, bir işte sebeplere sarılmalı örneğin kendisine vacip olan taati ve ibadeti yapmalı, Rabbine itaat ve kulluk etmelidir.Bunun karşılığında Allah'ın kendisine takdir ettiği maneviyatı kabul etmeli ve her durumda  sonucu Allah'u Teala'ya bırakmalıdır. Bu tedbir ''talep'' edilen tedbirdir.

Yukarıda anlatılan duruma  ''sâlih niyet'' denilir.
 
Peygamber aleyhisselatu vesellam bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur:

 نِيَّةُ الْمُؤْمِنِ خَيْرٌ مِنْ عَمَلِهِ 

"Mü'minin niyeti amelinden hayırlıdır."



Ebü’l-Abbâs Abdullah İbni Abbâs İbni Abdülmuttalib radıyallahu anhümâ’dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Allah Teâlâ’dan rivayet ettiği bir kudsi hadiste şöyle buyurdu:

“Allah Teâlâ iyilik ve kötülükleri takdir edip yazdıktan sonra bunların iyi ve kötü oluşunu şöyle açıkladı: Kim bir iyilik yapmak ister de yapmazsa, Cenâb-ı Hak bunu yapılmış mükemmel bir iyilik olarak kaydeder. 
Şayet iyilik yapmak ister sonra da onu yaparsa, Cenâb-ı Hak o iyiliği on mislinden başlayıp yedi yüz misliyle, hatta kat kat fazlasıyla yazar. Kim bir kötülük yapmak ister de vazgeçerse, Cenâb-ı Hak bunu mükemmel bir iyilik olarak kaydeder. Şayet bir kötülük yapmak ister sonra da onu yaparsa, Cenâb-ı Hak o fenalığı sadece bir günah olarak yazar.”

(Buhârî, Rikâk 31; Müslim, Îmân 207, 259. Ayrıca bk. Buhârî, Tevhîd 35; Tirmizî, Tefsîru sûre (6),10)


Rezzak olan Hak Teâlâ, rızıklara kefil olmuş, kullarını bu sıkıntıdan kurtarmıştır.Rızık Allah'ın teminatı altındadır.Lakin Allah'u Teala imana kefil değildir
Salikin vazifesi  ibadet ve kulluktur. Kulluk vazifesini yapmak insanın yaratılış gayesidir.

İbrâhim el-Havvâs (ks) İbrahim el-Havvâs (ö.291/904) bu konuda şöyle buyurmuştur: 

“İlmin tamamı iki şeyden ibârettir: Allâh-u  Teâlâ’nın  ezelde garanti ettiği rızkı dert etme! Ve senden istenilen taat ve ibadetleri terk etme!''

Ebu’l-Hasen (eş-Şâzilî) (k.s.) şöyle demiştir:

"Allâh-u Teâlâ'nın senin için seçmiş olduğu ve düzene koymuş olduğu şeylerde, senin hiç bir müdahalen yoktur. O Allâh-u Teâlâ'nın seçimidir. O'nu dinle ve O'na itaat et."

''Hoş sabrı cemilimdir.
Takdir ki kefilimdir. 
Allah ki vekilimdir. 
Görelim Mevla neyler. 
Neylerse güzel eyler.'' 


3- Kısmın mubahun (Mübah olan tedbir) :
Salikin, dünyevi ve şahsi ihtiyaçları için sebeplere sarılması  ve  işini Allâh-u Teâlâ'ya bırakması ve Allâh-u Teâlâ'nın kudretinden kendisine gelecek olan şeylere de kanaat etmesi ''mübah olan tedbir'' dir.
Mübah olan insanoğlunun ihtiyaçlarını karşılamasıdır. Mübah olan tedbirde ise, insan yaptığı çalışmalara,türlü didinmelere rağmen sonuçta umduğunu elde edemese bile neticenin Rabbin'den geldiğini bilip daralıp, sıkılma yaşamaz.Bu durum salikin Allah'u Teala'ya güvenmesinin alametidir.Tedbirini aldıktan sonra, Allahü teâlânın takdirine bağlanan, tevekkül sahibidir.


Peygamber aleyhisselatu vesellam bir hadisi şerifinde şöyle buyurur:

"Tedbirli olmak geçimin yarısıdır."

Allâh-u Teâlâ kula neyi vermişse ona kanaat etmelidir; eğer kanaat etmez ise geceleri keder gündüzleri mahçubiyet olur. 

İbn Atâullâh el-İskenderî, et-Tenvîr fî isḳâṭı’t-tedbîr adlı kitabında şöyle buyurur:

"Muhakkak şunu bil ki bir şey bazı zaman övülür, bazı zaman ayıplanır. Ayıplanan tedbir,  seni Allah'tan meşgul eden şeydir.  
Taati, ibadeti,Kuran'ı vb. hayır yollarını bırakıp masiva ile meşgul olan; helal,harama dikkat etmeden yaşayan kişiler Allah katında kınanan insanlardır.
'Haram helal ver Allah'ım asi kulun yer Allah'ım', düşüncesiyle hareket eden insanlar materyalist dünyanın esiridirler.
Allah'a hizmetten kulu uzaklaştıran ne var  ise ayıplanan dünyanın kendisidir. ''
Şeyh Abdulkadir Geylani (ks.) şöyle buyurur :
 "Paranı cebine, kasana, dolabına koy ama kalbine koyma! Mağlup olursun! ''


''Tedbirinle koşsan da, takdirine yetişmez,
Takdir yerini bulur, tedbirinle değişmez. ''








Yorum Gönder

0 Yorumlar