Son yayınlar

6/recent/ticker-posts

5.Hikmet “Nefsini tedbirden rahat tut. Senden başkası (Allah Teâlâ) nın sana yapacağını sen kendine yapamazsın.”

 


اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى اٰلِهِ وَاَصْحَابِهِ اَجْمَعِينَ

صَلُّوا عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ

صَلُّوا عَلَى طَبِيبِ قُلُوبِنَا مُحَمَّد 

صَلُّوا عَلَى شَفِيعِ ذُنُوبِنَا مُحَمَّدٍ

رَبِّ اشْرَحْ لِى صَدْرِى وَيَسِّرْ لِى اَمْرِى وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِى يَفْقَهُوا قَوْلِى

سُبْحَانَكَ لَاعِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

سُبْحَانَكَ لاَ فَهْمَ لَنَا اِلاَّ مَا فَهَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْجَوَ ادُ الْكَرِيمُ

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيم بسم الله الرحمن الرحيم

İbn Atâullâh el-İskenderî Hazretlerinin, gönül erlerine asırlardır yol gösteren hikmetli sözlerinden oluşan Hikem-i Atâiyye’den 5. hikmeti anlatacağız inşaAllah.
Rabbimiz istifade edenlerden eylesin.


أرح نفسك من التدبير فما قام به غيرك عنك لا تقم به لنفسك

“Nefsini tedbirden rahat tut. Senden başkası (Allah Teâlâ) nın sana yapacağını sen kendine yapamazsın.”

Cenab-ı Allah'ın tüm canlılara yemesi, içmesi ve hayatını idame etmesi amacıyla verdiği her şey o kişinin rızkıdır ve Allah (c.c.) rızka  kefildir.
Salik için garanti edilmiş olan şey rızkıdır ki bu rızkın kefili de bizzat  Allah-u Teala'dır. 
Kişinin  rızka kavuşmak için didinip durması bununla birlikte ibadet ve taatte de tembellik yapması, basiretinin kapandığının delilidir.
 
 İmam Şâfiî'nin (ra) şöyle buyurmuştur:

"Ben insanoğlunda bulunan iki şeye şaşarım. Allâh-u Teâlâ rızıklarına kefildir ve onlar hadlerini aşarak rızık peşinde koşarlar.  Allâh-u Teâlâ ahiretlerine kefil değildir ve  onlar ahiretten kaçarlar." 


Hud Suresi 6.ayette Yüce Allah şöyle buyurur:







Vemâ min dâbbetin fî-l-ardi illâ ‘ala(A)llâhi rizkuhâ veya’lemu mustekarrahâ vemustevde’ahâ(c) kullun fî kitâbin mubîn(in)

Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır.


Biz kulların rızıklarını ezelden taksim ettik rızkınız Allah tarafından iner ????? bulamadım


Bu konuyu şeyh Rafet bir gazelinde şöyle söyler:

Olma gafil rabbinden ey kıt düşünceli insan Allah kerim Hakka teslim et özün. Kesbet sefa Allah kerim

Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki onun rızkı Allah'a ait olmasın buyurarak kendisine ait olduğunu belirterek rızkı garantilemiştir. Ey insanlar sizi ve sizden önceki atalarınızı yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki tehlikelerden korunasınız ayetiyle de kulun asıl görevine ışık tutmuştur. 
Başka bir ayette "Ben insanları ve cinleri bana kulluk etsinler diye yarattım" buyurarak bize asıl vazifemizi hatırlatıyor. 

Re'fet şöyle diyor:

Hakka teslim et özün, halini özünü, kendini, ruhunu, özünü, iradeni Allah'a yönel ve O'nu talep et. 

Peygamber aleyhisselatuvesselam bir hadisinde şöyle buyurur:

"Dünyanın da çocukları vardır ahiretinde siz ahiretin çocukları olun."
Bunu açıklayan başka bir hadiste ise "Ben bu dünya da bir ağacın altında gölgelenip yoluna giden insan gibiyim." buyuruyor.

Abdullah ibni Ömer'e vasiyet ettiği zaman şöyle buyuruyor efendimiz:
"Ya Abdullah! Bu dünyada garip bir yolcu gibi ol."
Yani bir yere gidecek yolda dinlendi ve asıl maksadına için kalktı ve yoluna devam etti. 

Allâh-u Teâlâ A'lâ Suresi 17.ayeti kerimede

 وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ 
(Vel-âḣiratu ḣayrun ve ebkâ) 
(Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir.)

 Duha suresi 4.ayeti kerimede
Velel-âḣiratu ḣayrun leke mine-l-ûlâ
Muhakkak ki âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır.

Mutaffifîn Suresi 26.ayeti kerimede 
 vefî żâlike felyetenâfesi-lmutenâfisûn(e)
İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar. (ahiret nimetleri için)

Ancak kulluk görevlerini yerine getirdikten sonra yine Allah'ın emri ve izni ile yeryüzü mutfağında kendisi için hazırlanmış helal rızkını aramak başkalarına yük olmamak için çalışmak dinen güzeldir mertliktir ve de o da bir ibadettir. 

Peygamber aleyhisselatu vesselam efendimiz şöyle buyuruyor: 

"Allah, elinin emeğiyle kazanıp geçinen mümin kulunu sever." Beyhaki Şuabul İman da rivayet etmiştir. 

"Ve helal rızkı arama yolu gün boyu çalışıp yorgun düşen kimse günahları bağışlanmış olarak geceler" gibi hadisi şerifler konuya güzelce ışık tutmaktadır. 

Başka bir hadiste de efendimiz (sav)
"Öyle günahlar vardır ki, onları ancak maişet yolunda çekilen sıkıntılar giderir." Taberani, Ebu Nuaym ve Hatipden rivayet edilmiştir. 

Bu hikmetteki içtihat 

İçtihadın anlamı: Gücünü gayretini bir şeye yönlendirmelidir. 

Ankebut suresi 69. ayet-i kerimede 

Velleżîne câhedû fînâ lenehdiyennehum subulenâ(c) ve-inna(A)llâhe leme’a-lmuhsinîn(e)
Bizim uğrumuzda nefsiyle mücadele edenlere maneviyat yollarımızı açarız. Allah iyilerle beraberdir. buyuruyor. 

Bu ayet Mekke'de inmiş bir ayettir malum cihad ayetleri Medine'de inmiştir. İslam devleti güçlenip kuvvetlendikten sonra Allâh-u Teâlâ Tevbe Suresi 36.ayette şöyle buyuruyor.

vekâtilû-lmuşrikîne kâffeten kemâ yukâtilûnekum kâffe(ten)(c)

"O müşriklerle sizinle savaştıkları gibi savaşın" 






Ayetiyle cihadı emretmiştir. Bu ayet Mekke'de nazil olmuştur. Nefsiyle mücadele edip islah edenleri anlatır. Tasavvuf ehlinde ki seyr-u sulukun kural ve kaidesini oluşturan mücâhedeye delil olan bu ayettir. 

Kalp gözü kâinatı yaratanı görür. Göz ise dünyayı görür. Eğer Allâh-u Teâlâ bir kulun basiretini açmayı dilerse onu zahirde kendi hizmetiyle batında ise muhabbetiyle meşgul eder. Onun kalbine Allah sevgisinden başka hiçbir sevgi girmez. Diğer sevgiler mecaz olarak kalır. 

Bir hadiste Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor:

"Allâh-u Teâlâ bir kulunu severse onu hayır yollarında kullanır." 

O kul Rabbine hizmet eder, Rabbinin ibadetini tâatini marifetini talep ederse muhabbet onun batınında ziyade olur. Ve ne zaman ki muhabbet batınında fazla, hizmette zahirinde artarsa ki bizde şöyle denilir.

"Hizmet edene hizmet edilir." Ayrıca "Şeyhim himmet dediğinde evladım hizmet" denilir.

Zahirde hizmeti artıranın basiret nuru kuvvetlenir. Hatta gözünün üzerine galebe çalar. Gözün nuru basiretin nurunda kaybolur. Ve o zaman latif manaları, sırlar alemini ve ezeli nurları görür. 

Şeyhi meczup'unda dediği gibi "Ben nazarımı Rabbimin nazarında kaybettim ve her fani olanı aklımdan çıkardım. Ben de olmayan halleri o zaman kendimde gerçekleştirdim. Rabbimin aşkıyla öyle doldum ki şaşkına döndüm."

Allâh-u Teâlâ kulun iradesiyle, kulunu kendinden uzak olmasını dilerse, zahirde dünya ile batında da dünya muhabbetiyle meşgul eder.  
 
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurur.

"Dünyanın sihri Hârût ve Mârût'un sihrinden daha tesirlidir."

İmam Ali (kerremallahu vecheh) buyurur.

"Dünya sarhoşluğu içki sarhoşluğundan daha şiddetlidir." Sarhoş olan bir süre sonra ayılır ama dünya sarhoşu ölünceye kadar ayılmaz. 

Zahirde ve batinda dünya ile muhabbetiyle meşgul olur. Bu halden ayrılmaz hâttâ basiret nuru körelir. Baş gözü basiret gözüne galebe çalar hissedilen şeyler sadece görür ve hissedilen dünyalıkların kölesi olur. 

Üstad Said Nursi'nin güzel bir sözü var:

"Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise mâneviyata kördür."

Rabbim bizleri istikamet ehli eylesin inşallah!



 























 6 :
 


 

Yorum Gönder

0 Yorumlar