Son yayınlar

6/recent/ticker-posts

Şanlıurfa Kadiri Asitane Tefsir Dersleri 2.Bölüm Kuranda Takva Nedir ?



اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى اٰلِهِ وَاَصْحَابِهِ اَجْمَعِينَ


صَلُّوا عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ


صَلُّوا عَلَى طَبِيبِ قُلُوبِنَا مُحَمَّد

صَلُّوا عَلَى شَفِيعِ ذُنُوبِنَا مُحَمَّدٍ


رَبِّ اشْرَحْ لِى صَدْرِى وَيَسِّرْ لِى اَمْرِى وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِى يَفْقَهُوا قَوْلِى


سُبْحَانَكَ لَاعِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ


سُبْحَانَكَ لاَ فَهْمَ لَنَا اِلاَّ مَا فَهَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْجَوَ ادُ الْكَرِيمُ


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيم بسم الله الرحمن الرحيم


Allâh-u Teâlâ Kur'an'ı kerimde takva ehli için Bakara suresi 1-2 ayeti kerimelerinde şöyle buyuruyor:

Elif Lâm Mîmالٓمٓۚ

ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ
Żâlike-lkitâbu lâ raybe(*) fîhi(*) huden lilmuttekîn(e)

Meali şerif: O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur.
O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.
 Elif Lâm Mîmالٓمٓۚ
   (yol göstericidir) هُدًى(kendisinde)ف۪يهِۚۛ(Hiç şüphe)رَيْبَۚۛ(yoktur)لَا(kitap)الْكِتَابُ(işte o)ذٰلِكَ
(müttakiler için).لِلْمُتَّق۪ينَۙ


AYETLERİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

1.الٓمٓۚBu mübarek sûre, müttekilerin vasıflarını anlatarak başlar. Sürenin, huruf-i mukatta'adan olan الٓمٓۚşeklindeki heca harfleriyle başlaması, Kur'an'dan yüz çevirenlerin dikkatlerini çeker. Zira ilk anda, kendi aralarındaki konuşmalarında alışık olmadıkları lafızlar, bir tokmak gibi kulaklarına vurmakta ve kendilerine söylenecek olan ayetlere karşı dikkatleri çekilmektedir. 
Bu harfler ve benzerlerinde Kur'an'ın icazını (az sözle çok şey anlatma) gösteren işaretler vardır. Çünkü bu kitap, onların kendi aralarında konuştukları harf ve kelimelerden meydana gelmiştir. Buna rağmen Kur'an'ın bir benzerini getirememeleri O'nun icazına büyük bir delildir. 
Büyük alim İbn Kesir şöyle der: "Sûre başlarında bu harflerin zikredilmesi, Kur'an'ın icazını açıklamak ve insanların kendi konuşmalarında kullandıkları harf ve kelimelerden meydana geldiği halde Onun bir benzerini getirmekten aciz olduklarını göstermek içindir." 
Araştırmacıların çoğunun görüşü böyledir. Zemahşeri bu görüşü Keşşaf adlı tefsirinde şiddetle savunmuş, İbni Teymiyye de bunu kabul etmiştir. İbn Kesir, şöyle devam eder: Bundan dolayı, bu harflerle başlayan her surede mutlaka Kur'an'ın zaferi, icazı ve azameti zikredilir. 
Mesela: الم ذٰلِكَ الْكِتَابُ[Bakara suresi 1-2]
المص كِتَابٌ اُنْزِلَ اِلَيْكَ[A'râf Suresi 1-2]
الم تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْحَك۪يمِۙ[Lokman Suresi1-2]
حٰمٓۜ وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ [Duhân Suresi 1-3] ve benzeri ayet-i kerimeler Kur'an ın icazını gösteren ayetlerdir." [Muhtasaru İbn Kesir 1/ 27]

2.ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ Ey Muhammed! Sana indirilen bu Kur'an öyle bir kitaptır ki, hiçbir kitap ona denk gelemez.لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ Düşünüp tefekkür eden veya hazır bulunup da onu dinleyen kimse, onun Allah katından geldiğinden şüphe etmez.هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙAllah'ın emirlerine sarılmak, nehiylerinden sakınmak sûretiyle O'nun gazabından korunan ve itaat etmek suretiyle de O'nun azabından kurtulan müttaki mü'minleri için bir yol göstericidir. 
İbn Abbas, müttekileri: "Şirkten sakınan ve Allah'a itaat eden kimselerdir." diye tarif eder. 
Hasan el-Basri, bu müttekileri açıklarken "onlar, kendilerine haram kılınandan sakındılar ve kendilerine farz kılmanı yerine getirdiler" demiştir.

İsrâ Suresi 9. ayet-ikerimede Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor.

اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَهْد۪ي لِلَّت۪ي هِيَ اَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِن۪ينَ الَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ اَجْرًا كَب۪يرًاۙ

İnne hâżâ-lkur-âne yehdî lilletî hiye akvemu veyubeşşiru-lmu/minîne-lleżîne ya’melûne-ssâlihâti enne lehum ecran kebîrâ(n)

Meâli şerifi:Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.


(o)هِيَ(ki) لِلَّت۪ي(yola iletir) يَهْد۪ي (bu Kur'an) هٰذَا الْقُرْاٰنَ(gerçekten)اِنَّ
     (müminlere) الْمُؤْمِن۪ينَ(ve müjdele)وَيُبَشِّرُ (en doğru olana)اَقْوَمُ
(şüphesiz) اَنَّ(iyi işler) الصَّالِحَاتِ(yapan)الَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ
(büyük)كَب۪يرًاۙ(bir ecir)اَجْرًا(kendileri için vardır)لَهُمْ 

*


Annemiz Âişe'ye sordular.

"Resûlullah'ın ahlakından bize bahseder misin?"

De di ki : "Siz Kur'an okumaz mısınız? Peygamberin ahlakı Kur'an ahlakıydı."

*

Bundan çıkarılacak ders şudur: Biz eğer Kur'an'ı anlarsak bize verdiği mesajı kavrayabilirsek peygamber aleyhisselatu vesselamı hakkıyla tanımış ve Rabbimizin emirlerini de güzelce yerine getirmiş oluruz.
Biz tarikat ehliyiz, tarikat şeriattan başka bir şey değildir. O yüzden ehli-tarik olan bir kişi Kur'an ve Sünneti bilmezse sofi olamaz.

Pirimiz Abdulkadir Geylani (ks) hazretleri,

"Tarikatımız Kur'an ve sünnet üzere kuruludur. Kim bunlara muhalefet ederse bizden değildir." buyuruyor.

Demek ki bir derviş kur'an'ı ve sünneti bilecek ki hakkıyla derviş olabilsin.


Takva nedir? 
:Takva, sakınmak anlamındadır. Insanı yanlış işlere yönelmekten, koruyan kalkanlı bir güçtür. Tam bir takva, Allah'a asi gelmekten, insanı günahlara ve haramlara düşmekten korumanın yanı sıra, şüpheli şeylerden de uzaklaştırır. Takva insanın Allâh-u Teâlâ'nın emir ve yasaklarına uyması O'na olan saygısını da gösterir.


Allâh-u Teâlâ takvalı kişiyi Hucurât suresi 13. ayeti kerimede şöyle vasfediyor.



يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ

Yâ eyyuhâ-nnâsu innâ ḣalaknâkum min żekerin ve unśâ ve ce’alnâkum şu’ûben ve kabâ-ile lite’ârafû(c) inne ekramekum ‘inda(A)llâhi etkâkum(c) inna(A)llâhe ‘alîmun ḣabîr(un)



(sizi yarattık)خَلَقْنَاكُمْ (elbette biz)اِنَّا(Ey insanlar)يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ 
  (milletlere)شُعُوبًا (ve ayırdık sizi) وَجَعَلْنَاكُمْ (ve bir kadından)وَاُنْثٰى(bir erkekten)مِنْ ذَكَرٍ
(şüphesiz)اِنَّ(birbirinizi tanımanız için)   لِتَعَارَفُواۜ(ve kabilelere) وَقَبَٓائِلَ
(şüphesiz Allah)اِنَّ اللّٰهَ(Allah katında)عِنْدَ اللّٰهِ(en üstün olanınız)اَكْرَمَكُمْ
(haberdardır)خَب۪يرٌ(bilendir)عَل۪يمٌ
Yâ eyyuhâ-nnâsu innâ ḣalaknâkum min żekerin ve unśâ ve ce’alnâkum şu’ûben ve kabâ-ile lite’ârafû(c) inne ekramekum ‘inda(A)llâhi etkâkum(c) inna(A)llâhe ‘alîmun ḣabîr(un)

Meâli: Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى:Ey insanlar sizleri bir erkek ve bir kadından yarattık.
وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَٓائِلَ: 
Ve sizleri kabilelere boylara ayırdık.
لِتَعَارَفُواۜ (niçin?) Birbirinizi tanımanız için. (Sevesiniz diye)

KELİMELERİN İZAHI
1.قَبَٓائِلَ Kabail قبيلة kelimesinin çoğuludur. Kabile, soy ve sopun birbirine bağladığı cemaattır. Kabile'nin شعب tan daha özel bir manası vardır. Çünkü "Şa'b", bir asla mensup büyük bir topluluk demektir. Şa'b, kabilelerden, kabile iseبطن(oba)lar veفخذ (yakın akrabalar)dan oluşur.

AYETİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

13.يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى:Bu hitap bütün insanlaradır. Yani, ey insanlar! Biz sizi kudretimizle bir tek asıldan yarattık ve bir anne ve babadan meydana getirdik. Bu sebeple, ne baba ve atalarla övünmek ne de soy sop saymak yoktur. Hepiniz Adem'densiniz. Adem ise topraktandır.
وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ:Sizi milletlere ve çeşitli kabilelere ayırdık ki, aranızda tanışma ve kaynaşma meydana gelsin, düşmanlık ve ayrılık olmasın. Mücahid der ki: İnsan, nesebini tanısın da, "falan kabileden falan oğlu falan" denilsin diye böyle yaptık.[Muhtasaru İbn Kesir, 3/367] Buradaki تعارفوا şeklinde idi. Hafiflik sağlamak için .:J !erin biri hazfedildi. Şeyhzade şöyle der: Yani, sizi millet ve kabilelere ayırmasındaki hikmet, babalar ve atalarla övünmeniz değil, birbirinizin nesebini tanımanız ve onu babasından başkasına nisbet etmemenizdir. Neseb, soylu bir kadının halktan birisiyle evlendirilmeyecek derecede, her ne kadar örf ve şeriat bakımından muteber ise de, ondan daha büyük ve şerefli olan iman ve takva ortaya çıktığında nesebe itibar edilmez. Nitekim, güneş [Beyzavi Haşiyesi, 3/375]
اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ İnsanlar soy ve sopla değil, ancak takva ile birbirlerinden üstün olur. Kim, dünyada şeref, ahirette makam isterse, Allah' tan korksun. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kimi, insanların en değerlisi olma vasfı sevindiriyorsa, Allah' tan korksun" [Beyzavi Haşiyesi 3/375] Bir başka hadiste de şöyle buyurmuştur: "İnsanlar ikidir. Biri, iyi ve takva sahibi, Allah katında da değerli bir adam. Diğeri ise kötü, bedbaht ve Allah katında değersiz bir adamdır." [Hz. Peygamber (a.s.)'in Mekke Fethi'nde insanlara yaptığı konuşmanın bir parçasıdır. Bkz. Tirmizi, Tefsiru sure 49/5]
اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌKuşkusuz Allah, kullarını bilen ve onların gizli ve aşikar işlerini görendir. O, takva sahibi ve günahkarı, iyiyi ve kötüyü bilir: "Kendinizi temize çıkarmayın. Allah, kötülükten sakınanı daha iyi bilir"
[Necm sılresi, 53/32]
Bir hadisi şerifte: Ebû Hüreyre"nin naklettiğine göre, 
عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) :
“لاَ تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا، وَلاَ تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا، أَوَلاَ أَدُلُّكُمْ عَلَى شَيْءٍ إِذَا فَعَلْتُمُوهُ تَحَابَبْتُمْ؟ أَفْشُوا السَّلاَمَ بَيْنَكُمْ.”

Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selâmı yayın.” [M194 Müslim, Îmân, 93]


Diğer bir hadisi şerifte

Ebû Nadre"den nakledildiğine göre, Resûlullah"ın (sav) teşrîk günlerinin ortasında verdiği Veda Hutbesi"ni dinleyen bir sahâbî şöyle anlatmaktadır: “Resûlullah (sav) buyurdu ki, “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap"ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap"a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur...”
[HM23885 İbn Hanbel V, 411]

Arabı, Türk'ü, Kürt'ü Çerkesi, siyahı beyazı sarısı en şereflisi kimdir? Mutlak birisi değerli olacaksa en şereflisi kimdir? 
اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ 
Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanız yani takvalı olanınızdır diyerek bu soruyu Hucurât suresi 13.ayeti ile cevaplandırmış oluruz.


Takvanın Kur’an-ı Kerim’de zikredilen 15 fazileti vardır.
Takvanın Kur’an-ı Kerim’de zikredilen on beş fazileti vardır ki kim takvayı ele geçirirse, bu faziletleri de ele geçirir.

Bu faziletlere işaret eden ayetler şunlardır:

1. Takva, kişiyi hidayete kavuşturur. Kur’an, muttakiler için bir hidayettir.
Bakara Suresi, 2/2.ayeti, bu fazilete işaret eder.
 هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ 
huden lilmuttekîn(e)
Meâli: Kur’an, muttakiler için bir hidayettir.
(müttakiler için)لِلْمُتَّق۪ينَۙ(yol göstericidir, hidayettir)هُدًى
(Bu ayetin tefsiri yapıldı yukarıya bakabilrisiniz)

2. Takva, kişiyi Allah’ın yardımına mazhar eder. Şüphesiz ki Allah, takva sahibi kullarıyla beraberdir..
Nahl Suresi, 16/128.ayeti, bu fazilete işaret eder


اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَالَّذ۪ينَ هُمْ مُحْسِنُونَ
İnna(A)llâhe me’a-lleżîne-ttekav velleżîne hum muhsinûn(e)
Meâli:Şüphesiz ki Allah, takva sahibi kullarıyla beraberdir


 (korunanlarla)اتَّقَوْا(kimselerle)الَّذ۪ينَ (beraberdir)مَعَ(çünkü Allah)اِنَّ اللّٰهَ 
  (iyilik edenlerle)مُحْسِنُونَ(onlar)هُمْ(ve kimselerle)وَالَّذ۪ينَ 


Taberi Tefsirinde diyor ki:
Ey Peygamber, sabret. Sabretmen ancak Allah'ın lütfuyladir. Onlara karşı üzülme. Kurdukları tuzaklardan sıkıntıya düşme. Şüphesiz ki Allah, kendisinden korkanlarla ve iyilikte bulunanlarla beraberdir.

Ey Rasûlüm, Allah yolunda sana yapılan eziyetlere karşı sabret. Senin sabretmen, ancak Allah'ın yardımıyîadir. Seni yalanlayan ve sana gelenleri inkâr eden şu müşrikler için üzülme. İnsanları Allah'ın yolundan alıkoymak için başvurdukları çeşitli hile ve desiselerden dolayı sıkıntıya düşme. Zira Allah, kendisinden korkan ve iyilikte bulunan siz mü’minlerle beraberdir. Onun yardımı ve desteği sizin yanınızdadır.

3. Takva, kişiyi Allah’ın dostluğuna mazhar eder. Allah ise muttakilerin dostudur. 
CâsiyeSuresi 45/19.ayeti, bu fazilete işaret eder.

وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُتَّق۪ينَ
va(A)llâhu veliyyu-lmuttekîn(e)
Meâli: Allah ise muttakilerin(takvalı kişilerin) dostudur.

(muttakilerin)الْمُتَّق۪ينَ (dostudur velisidir)وَلِيُّ(Allah ise)وَاللّٰهُ

وَلِيُّ Dostudur yani onu koruyan gözeten ve işlerini üzerine alandır. Takvalı kişilerinde velisi Allâh-u Teâlâdır.

AYETİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

"وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُتَّق۪ينَ..." Yüce Allah, dünyada da, ahirette de takva sahibi mü'minlerin yardımcısı ve destekçisidir.


4. Takva, kişiyi Allah’ın sevgisine mazhar eder. Şüphesiz Allah muttakileri (takva sahiplerini) sever. 
Tevbe Suresi, 9/7.ayeti, bu fazilete işaret eder.
Takva emirleri yerine getirip haramlardan sakınan demektir.
اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ
inna(A)llâhe yuhibbu-lmuttekîn(e)
Meâli: Şüphesiz Allah muttakileri sever.

(Muttakileri korunanları)الْمُتَّق۪ينَ (sever) يُحِبُّ (Şüphesiz Allah)اِنَّ اللّٰهَ 

AYETİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

"اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ...":Şüphesiz Allah, Rabbinin azabından sakınan, sözünde duran, zulüm ve hıyaneti terkedenleri sever.

5. Takva, kişiyi furkan sahibi yapar ve Allah’ın affına mazhar eder. Furkan, hakla batılı birbirinden ayırma kabiliyetidir. 
Enfal Suresi, 8/29.ayeti, bu faziletlere işaret eder.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَتَّقُوا اللّٰهَ يَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَانًا وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ


Meâli: Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû in tettekû(A)llâhe yec’al lekum furkânen veyukeffir ‘ankum seyyi-âtikum veyaġfir lekum(k) va(A)llâhu żû-lfadli-l’azîm(i)

Allah’a karşı takva sahibi olursanızاِنْ تَتَّقُوا اللّٰهَ 
Ey iman edenlerيَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا
Allah size bir furkan verirيَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَانًا 
Takvanızı günahlarınıza kefaret ederek örter ve sizi affeder.وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ
Allah büyük lütuf sahibidirوَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ


6. Takva, dertlerden kurtulmaya ve beklenmedik yerden rızka mazhar olmaya sebeptir. 
Talak Suresi, 65/2.ayeti.

وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًاۙ
vemen yetteki(A)llâhe yec’al lehu meḣracâ(n)
Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah, ona bir çıkış yolu yaratır.

Kim Allah için takva sahibi olursa,وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ 
Allah onun için bir çıkış yolu yaratır.يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًا 



7. Talak, 65/3.ayeti, bu faziletlere işaret eder.

وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُۜ
Ve yerzukhu min hayśu lâ yahtesib(u)(c)
Meâli: Ve ummadığı yerden onu rızıklandırır.

8. Takva, işlerde kolaylığa sebeptir. Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah onun işlerini kolaylaştırır. 
Talak Suresi, 65/4.ayeti, bu fazilete işaret eder.


وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مِنْ اَمْرِه۪ يُسْرًا
vemen yetteki(A)llâhe yec’al lehu min emrihi yusrâ(n)
Meâli: Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah onun işlerini kolaylaştırır. 
Cennete giden yollarını kolaylaştırız.


9. Takva, büyük ecirlere kavuşmaya vesiledir. 
Talak Suresi, 65/5) ayeti, bu fazilete işaret eder.


وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِه۪ وَيُعْظِمْ لَهُٓ اَجْرًا
vemen yetteki(A)llâhe yukeffir ‘anhu seyyi-âtihi ve yu’zim lehu ecrâ(n)
Meâli: Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah onun kötülüklerini örter ecrini arttırır.

Kim Allah için takvalı sahibi olursa,وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ 
Allah onun kötülüklerini örter,يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ 


SEYDA ŞEYH AHMED EL KÂDİRİ


 

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Emeğinize sağlık çok güzel bir çalışma olmuş çok faydalandım.
    Allah razı olsun..
    Kerem Kilinç

    YanıtlaSil
  2. Allah razı olsun teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil