Son yayınlar

6/recent/ticker-posts

61.meclis, Allah yolcuları karanlığa ışıkla girerler, Onların ışığı, Hakk'a kulluktur,

 

Ey evlat! Allah yolcuları karanlığa ışıkla girerler. Onların ışığı, Hakk'a kulluktur. Onlar korku ve çekinme içinde olurlar. Sonlarının kötü gelmesi ihtimali onları korkutur. Hakk’ın ilmi acaba neyi gerektiriyor, malûmları değildir. Sonları nice olur, bilmezler. Bütün bunları düşünerek karanlığı ibadet ışıkları ile delmeye çalışırlar. Çekinme, bazı zor işler, ağlamak, onların hâlidir. 


Namazlarını, oruçlarını, haclarını ve bütün ibadetlerini gerektiği gibi yaparlar. Hem dilleri hem de kalpleri ile Hakk'ı zikrederler. Dünyadaki hâlleri böyle geçip gider. Sonra öbür âlemin en güzel yeri olan cennete giderler. Orada Hakk’ın rahmet yüzünü görür, iyiliğini bulur, bu hâllerine şükür ederler: 

“Allah'a hamd olsun, bizden kederi giderdi.” (el-Fâtır, 35/34) 

Allah'ın öyle kulları vardır ki, onlar üstat sayılırlar. Ayrıca bunları yetiştiren şahları, reisleri, emirleri, sahipleri de vardır. İşte bunlar, hep birlikte yukarıda beyan edilen duayı, öbür âleme göç etmeden burada da okurlar. Hak Teâlâ'nın o yüce kulları O'nun kapısına vardıkları zaman kapıyı açık bulurlar. İlâhî süvariler onları orada bekler. Hepsi o yüce kulların gelmesini gözetliyordu zaten... 

Görünce selâm verir ve o sevgili kullar önünde baş eğer, emir beklerler. Sâlih kullar, o kapıdan içeri girince hiçbir gözün görmediği, kulağın işitmediği, beşer kalbinin hatırlamasına imkân olmayan kutsî varlıklar görür, şöyle duaya başlarlar: 

“Allah'a hamd olsun; Zât’ından ayrı kalma üzüntüsünü bizden aldı. Aramızdaki perdenin verdiği kederi kaldırdı. Bizi Zât’ı için seçti, yakınlığına erdirdi. Bilhassa Zât’ından gayri şeylerle meşgul olma derdini bizden aldı. Bizi bütün fâni varlıklardan beri edip Zât’ı ile olmayı nasip ettiği için Allah'a hamd olsun; Rabb’imız hem Gafûr hem de Şekûr'dur. Yaratan'ımız, hatalarımızı bize göstermeden siler ve yaptığımız az kulluğa karşı bol iyilik eder.” 

🌸

Ey evlat! İman babında kuvvet bulursan, marifet âlemine geçersin. Oradan da ilim deryasına... Oradan fâni varlığını bırakır, halkın mevhum varlığını geçer, halkın, şu veya bu gibi bir varlığın bulunmadığı bir âleme göç edersin. 
Orada ne sen varsın ne de halk... Yalnız O var... İşler bu minval üzere devam ederse, senin için keder lafı olmaz. Hakkın Hafız (Esirgeyen) sıfatı, sana hizmet eder. O'nun himayesi altına girersin. Bütün işlerin başarı ile sona erer. Melekler önünde, baş eğer, çevrende yürür. Ruhlar sana gelip selâm verir. 
Hak, kulları içinde seninle övünür. Bütün işlerin O'nun emri altında yürür; seni yakınlığına cezb eder. Zât’ı ile ülfet ve daima O'na münacat etme zevkini duyarsın. Hiçbir özür beyan etmeden meclisimi terk eden, çok şey yitirdi. Yazık sana, makamımı bana çok görmektesin. Hâlbuki Hak tarafından bana verilen makamı takdir edebilmek, sana hayli güç... 
Beni darıltmakla eline ne geçer ki? Bu, öyle bir iştir ki, gökten yere iner... Hak Teâlâ şöyle buyurur: 
“Hangi şey olursa olsun, onun hazinesi katımızda bulunur. Ancak ondan malûm bir miktar indiririz.” (el-Hicr, 15/21) 

Semâdan yere yağmur yağar, ondan bitkiler biter. İşte bunun gibi yücelerden inen rahmet tecellisi temiz kalplere gelir, geldiği yeri güzel kılar. Her hayrın nebatını yeşertir. Sırlar büyür. Tevhid gelişir. Tevekkül âlemi açılır. Hakk'a münacat ve O'na yakın olma hâli hâsıl olur. İlâhî rahmetin indiği kalpte, ağaçlar ve meyveler olur. Orada çıplak ovalar, geniş yaylalar vardır. Denizler, ırmaklar da bulunur. Ayrıca dağlar da var. Hâsılı orası bir temaşa yeri olur. İnsan, cin, melek ve bütün ruhların içtima olduğu yer orasıdır. 

Esseyyid Abdulkâdîr Geylâni (ks)
Fethu'r-Rabbân

Yorum Gönder

0 Yorumlar