Son yayınlar

6/recent/ticker-posts

Dünyevi bir niyetle okunan salat-ü selamdan beklenen dünyevi sonuç kesin şekilde elde edilebilir mi? Böyle dinî bir hüküm var mıdır?

 


Bilindiği üzere Peygamberimiz'e (sas) salat-ü selam getirmek, bizim ömür boyu mükellef olduğumuz hasbi görevimizdir. Bu konuda Ahzap Sûresi'nde geçen ayette ve birçok hadislerde salat-ü selam okuma emri vardır. Nitekim namazlarımızda tekrar ettiğimiz Allahümme salli..., Allhümme barik,.. salavatlarını da ömür boyu okur, her fırsatta Peygamberimiz'e salat-ü selam getirmeyi vazgeçilmez görevimiz biliriz, dünyevi bir karşılık beklemek de aklımıza gelmez..

İşte hiçbir dünyevi maksat beklemeden, sadece Peygamberimiz'in şefaatine vesile olacak bir dua niyetiyle okuduğumuz bu salat-ü selamlara bazıları, Salat-ı Tefriciye de olduğu gibi peşin dünyevi bir istek de yüklüyor, maruz kaldığı sıkıntı ve üzüntülerden kurtulmayı da niyet ederek okumaya başlıyorlar. Burada ise soru şu oluyor:

Böyle dünyevi bir niyetle okunan salat-ü selamdan beklenen dünyevi sonuç kesin şekilde elde edilebilir mi? Böyle dinî bir hüküm var mıdır?

Bu soruya sıhhatli cevap verebilmek için duanın bir ibadet olduğunu, ibadetin de karşılığının çoğunlukla ahirette verileceği gerçeğini bilmeye ihtiyaç vardır. Şöyle ki:

Salat-ı Tefriciye gibi salat-ü selamlar Peygamberimiz için yaptığımız birer makbul duadırlar. Dualar ise ibadet niyetiyle okunur. İbadetlerin karşılığı da bazen dünyada verilir, ama çoğunlukla da ahirete tehir edilir. Bu sebeple, dünyevi sonuç hemen alınmazsa "duam kabul olmadı, redde uğradı", diye ümitsizliğe düşülmez.. Belki karşılığı ebedi hayatta verilmek üzere ahirete tehir edildi, diye düşünerek salat-ü selama devam edilir...

Yani hangi sıkıntıdan kurtulmak niyetiyle okunursa okunsun, okuyan karşılığını hemen peşin olarak dünyada alacak, düşündüğü sonuca da mutlaka hemen varacak, diye bir hüküm yoktur. Kaldı ki, maruz kalınan sıkıntılar, bu gibi duaları okumanın da vakitleri olarak görülür. Nitekim Bediüzzaman Hazretlerinin bu konudaki hatırlatmaları aynen şöyledir:

"Dua bir ibadettir! Kul, kendi aczini ve fakrını dua ibadeti ile ilan eder. Zahiri maksatlar ise dua ibadetinin vakitleridir! Hakiki faydaları değil. Çünkü ibadetin faydası, ahirete bakar! Dünyevi maksatları hasıl olmazsa, o dua kabul olmadı, denilmez, belki daha duanın vakti bitmedi denir, dua yapmaya devam edilir..."

Bu sebeple Salat-ı Tefriciye gibi salavat dualarını, sadece dünyevi ihtiyacımızı karşılama aracı durumuna düşürmemeli, ebedi hayatta karşılığını göreceğimiz bir ibadetimiz olarak yapmalı, peşin sonuç alınmazsa okuduğumuz salavatlar boşa gitti sanmamalıyız..

Peki, bu 4444 kere okuma âdeti nereden geliyor, insanlar bu miktara ulaşmayı sanki kabul olma şartı gibi görüyorlar?

Kolay hatırda kalması için 11, 21, 41, 313 ve 4444 sayısını söyleyenler olmuştur.

Örneğin, İmam Kurtubi'nin 4444 defa okunması halinde kabul olacağı yönünde bir ümidi olduğu nakledilir.

Konuyla ilgili İmam Kurtubi'nin ve diğer bazı alimlerin tavsiyeleri şöyledir:

Şeyh Muhammed Tunüsi dedi ki: “Kim bu Salat-ı Nariye’ye her gün on bir defa devam ederse onun için sanki rızık gökten yağıyor ve yer onu yeşertip bitiriyor gibi olur.”

İmam Dinuri de dedi ki: Kim bu Salavatı her farz namazı müteakib on bir defa okur da bunu kendine devamlı bir vird haline getirse, şüphe yok ki, o bir nice yüksek mertebelere ve geniş servetlere nâil olur. Her gün esrarı keşfetme niyetiyle bu salavatı Resuller sayısınca (313) defa okuyan kimse arzu ettiği birçok şeyleri görmeye başlar.

İmam Kurtubi diyor ki: Kim çok önemli bir işinin olmasını veya devam edip duran bir belanın def edilmesini arzu ediyorsa, bu salat-i tefriciyeyi dört bin dört yüz kırk dört (4444) defa okuyup çok yüksek ahlâkta ve yaratılışta olan Nebiyy-i Zişan Efendimiz’e bununla tevessül etsin. Şübhe yok ki, Allah onun muradının gerçekleşmesi için ona başarılı bir kapı açar ve niyetine göre arzusunu verir. 

(Muhammed Hakkı b. Ali Nazillili, Hazinetü’l-Esrar ve Celiletü’l-Ezkar, İstanbul, Matbaa-i Âmire, 1891. s. 167-168; Hür Mahmud Yücer, agm, 256-257. https://archive.org/details/khaznatalasrrjal00nzil/page/169)

Demek ki, bunlar birer ümittir. "Bu miktarı bulan okumalar mutlaka kabul olur, bu sayıya ulaşamayanlar ise redde uğrar" demek değildir. Duadır bu... Az da okunsa çok da okunsa okuyanlar boş kalmazlar, dünyevî istekleri yerine gelmese de uhrevî sevabını kazanır.

Not:
Salât (Çoğulu: Salavât), Peygamberimiz (asm) için dua etmeyi ifade eder. Bu duada ona hem salat, hem de selam okunduğu için buna “salâtü selam” denir. "Salât-ı Tefrîciye" ise, Allah Rasulü Efendimize sıkıntılardan kurtulmak için okunan ve farklı cümlelerden oluşan salâtü selam demektir. Daha çok Mağrip ve havalisinde meşhurdur ve buna “Salât-i Nâriyye” de denir.

Kur'an-ı Kerimde şöyle buyrulur:


"Allah da melekler de o Nebiye salat ederler, ey müminler, siz de ona salat edin, bol bol selam gönderin." (Ahzâb, 33/56).

Allah'ın ona salât etmesi, onu bağışlaması, meleklerin salât etmesi bağışlanmasını dilemeleri, müminlerin salât etmesi de derecesinin yüceltilmesi için dua etmeleri anlamına gelir. Buna göre Peygamberimize salâtü selam okumamız bize Allah'ın bir emridir ve bunu bilerek hiç okumayanların küfre bile girecekleri söylenmiştir.

Hz. Peygamber de müminlerin kendisine salâtü selam okumalarını ister ve "sizin bana okuyacağınız salâtı, Allah on katıyla size iade eder", buyurur.

Sıkıntılarından ötürü Peygamberimize salâtü selam okuyup dua ederek Allah'tan tefric (yani sıkıntılarının defedilmesini) istemek meşrudur ve umulur ki, Allah onun hatırına bu duaları daha çabuk kabul eder. Yeter ki, isteyen ondan değil, Allah'tan istemiş olsun. Çünkü Allah bizim günde en az on yedi kez, 

"Ya Rab, sadece senden yardım isteyeceğim." ahdini tekrarlamamızı ister. Ama biz biliyoruz ki, o Rasulünü çok sever ve bizim de onu sevmemizi ister. Biz de eğer sevdiğimizi ona salâtü selam okuyarak gösterir ve bunu vesile tutarak da Allah'tan muradımızı istersek daha hızlı kabul olacağını ümit edebiliriz.

Ona nasıl, yani hangi cümlelerle salâtü selam okumamız gerektiği konusunda ise belirleyici bir emir yoktur. Herhangi bir salât ve selam kipini kullanabiliriz. Ama Allah Rasulü Efendimiz (asm) nasıl salât okuyalım sorusuna, bizim namazlarda okuduğumuz "Salli,.. ve Barik,.." dualarını öğreterek, "böyle söyleyin" diye cevap vermiştir. Yani bu dualar salâtü selamın en güzelidirler diyebiliriz. Ama Efendimizin bunları öğretmiş olması, başka cümlelerle salât okunamaz anlamına gelmediği için, herkes çok farklı cümlelerle salâtü selamlar okumuştur ve bunların okunamayacağını da kimse söylememiştir. Çünkü önemli olan, ona salâtü selam okumaktır, bunun hangi cümlelerle olması gerektiği ikincil bir meseledir. Ama elbette aşırılık içeren ifadelerle salatü selam okunmaz.

Buradaki bir inceliğe de işaret etmemiz de güzel olur: Biz sadece Allah için ibadet eder ve sadece Onun için namaz kılarız. Ama Allah (cc), Rasulünün kadrini iyi bilmemizi istediğinden olacak ki, sadece kendisi için kıldığımız namazlarda ona da salât, yani dua etmemizi hoş karşılamıştır.


“Salât-ı Terficiye” nin aslı, Latin harfleriyle okunuşu ve anlamı şöyledir:


"Allahumme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ-seyyidina Muhammedin ellezi tenhallü bihi’l ‘ukadu ve tenfericu bihi’l-kürabu ve tukdâ bihi’l-havâicu ve tünâlü bihi’r-rağâibu ve husnu’l-havâtimi ve yusteska’l-ğamâmu bi-vechihi’l-kerîmi ve ‘alâ âlihi ve sahbihi fî-külli lemhatin ve nefesin bi-‘adedi külli ma’lûmin lek."

Anlamı:

“Ya Rab! Efendimiz Muhammed’e tam ve mükemmel bir salat ve selam eyle. O Nebi ki, onun yüzü suyu hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar dağılır, ihtiyaçlar karşılanır, arzulara ve güzel akıbetlere erişilir, bulutlardan yağmur dökülür… Onun âline ve ashabına da salât ve selam eyle Ya Rab! Her an, her nefeste ve senin bildiklerinin sayısınca.”

Yorum Gönder

0 Yorumlar