Son yayınlar

6/recent/ticker-posts

Tasavvufun tümü edepten ibarettir. Kim edep olarak senden ileri de ise sofilikte de ileridedir, Ahzâb Sûresi 33/21.âyet-i kerimenin tefsiri

 




Abdulkadir Geylani’nin (k.s.)
Şu sözü edep ve ahlakın maneviyatla aynı anlama geldiğini ifade eder:
“Tasavvufun tümü edepten ibarettir. Kim edep olarak senden ileri de ise sofilikte de ileridedir.”
 
Güzel ahlak, imanın ve dinin kendisidir. Allah Resulü (s.a.v.), güzel ahlakı tamamlamak için gönderildi. Bizleri edep sahibi kılmak, Allahu Teâlâ’nın (c.c.) kendisine öğrettiği ahlakı aktarmakla görevlendirildi. Edebi gözeten insan tüm hayırları alır gözetmeyen ise mahrum kalır. 

Efendimize (sav) Ebû Cehil edebi gözetmediği için ümmetin firavunu oldu. Selman-ı Farisî efendimize (sav) karşı edebi gözettince ehl-i beytten oldu.
 
O nedenle güzel ahlâk imanın ve dinin kendisidir. Hz. Muhammed (sav) insanların en cömerdi idi. Elinde ne varsa etrafındakilerle paylaşır dertleriyle hemhal olur onların gönüllerini alırdı. Kendisinden herhangi bir şey istenildiğinde kimseyi geri çevirmez elinde ne varsa ihtiyacını giderirdi.

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kendisi de edep muallimi olduğunu, Bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:

فَإِنَّمَا بُعِثْتُ لِأُتَمِّمَ مَكَارِمَ الْأَخْلَاقِ
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”

Edebe sarılan ve edebi gözeten kişi Peygamberin gönderiliş amacına isabet etmiş, onun yürüdüğü yola girmiş demektir. Mevla Teâlâ (c.c.), Efendimizi (s.a.v.) güzel ahlaklı olması sebebi ile övmüş, O’nu (s.a.v.) ayet ile metih etmiştir. 

Allâh-u Teâlâ (c.c) Ahzâb Sûresi 33/21.âyet-i kerimede şöyle buyuruyor:

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يرًاۜ
Lekad kâne lekum fî rasûli(A)llâhi usvetun hasenetun limen kâne yercû(A)llâhe velyevme-l-âḣira veżekera(A)llâhe keśîrâ(n)


Meâli Şerifi: Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.
Acıklama: Âyette, Hz. Peygamber’in, Allah’ın hoşnutluğunu kazandıracak davranışlarda bulunmak isteyenler için mükemmel ve canlı bir örnek, en büyük fazilet nümûnesi olduğu anlatılmaktadır. Böylece, Resûlullah’ın, hislerine mağlup insanları memnun etmek ve onlara pratik değerden mahrum birtakım nazarî kaideler öğretmekle görevli olmayıp, onun hedefinin, insanlığa amelî kaideler öğretmek ve bu kaideleri kendi yaşayışıyla izah ve tarif etmek olduğu anlaşılmış olmaktadır. Binaenaleyh, onun hayatı ve sîreti incelenirken bu nokta asla gözden uzak tutulmamalıdır.

(çokça)كَث۪يرًاۜ(ve Allah'ı anan)وَذَكَرَ اللّٰهَ(ahiret)الْاٰخِرَ(ve gününe)وَالْيَوْمَ


SAFVETÜ'T-TEFASİR AHZÂB SÛRESİ

Yüce Allah, diğer peygamberlere isimleri ile hitap ederek şöyle buyurdu:

"Ey Nuh! Selametimizle in" [Nuh suresi, 11 /48]  
"Ey İbrahim! Rüyayı doğruladın" [Saffil.t suresi 37 /104,105]
"Ey Musa! Ben, risaletlerimle ve seninle konuşmamla seni insanlara üstün kıldım" [A'raf sı1resi, 7 / 144]

Ancak, Rasulullah (s.a.v.)'a, sadece, nübüvvet ve risalet lafızlarını kullanarak hitap etti. 

"Ey Peygamber! Sana Allah yeter" [Enfal suresi, 8/64]
"Ey Rasul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et" [Mâide suresi, 5/67]

Kur'an'ın hiçbir yerinde, ona, ismiyle seslenildiğini göremeyiz. Ona sadece, "Ey Nebi!" ve "Ey Rasul!" şeklinde hitap edilmiştir. 
Bu, onun şanının ve makamının yüce kılındığını ifade eder. Onun, öncekilerin de sonrakilerin de efendisi nebi ve rasullerin önderi olduğunu gösterir. 

Aynı zamanda, Rasulullah'a (s.a.v.) nasıl davranacağımızı bize öğretir. Dolayısıyle biz Peygamberimiz'i (s.a.v.), sadece saygı ve hürmetle anar ve onu sadece en mükemmel sıfatla vasıflandırırız.

"Peygamber'i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın' [Nur sfüesi, 24/63]  

"Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın, kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir"

[Hucurat suresi, 49 /3. Bkz. Ebu Hayyan, el-Bahr, 7 /210, Kil.dl İyaz, eş-Şifa, Bunların her ikisi de konuyu gayet güzel anlatmışlardır.]


BİR NÜKTE 
Soru: Rasulullah (s.a.v.) takva sahiplerinin efendisi olduğu halde, Allah'ın ona, takvayı emretmesinin anlamı nedir? 
Cevap: Bu, takvada sebat ve devam emridir. 
"Ey iman edenler! Allah'a ve Peygamberi'ne iman ediniz" [Nisa suresi, 4/136] mealindeki ayete benzer. Yani, "imanda sebat ediniz" demektir. 
Aynı şekilde Müslümanın, doğru yolda olduğu halde, "bize doğru yolu göster' [Fatiha suresi, 1 /6] demesine benzer. Müslümanın bundan maksadı, "bizi doğru yolda sabit ve daim kıl" demektir. Yahut, bu soruya şöyle de cevap verebiliriz: 
"Burada Rasulullah (s.a.v.)'a hitap edilmiş, ümmeti kastedilmiştir".

ÂYETİN TEFSİRİ

21.لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ:Ey müminler! Bu Yüce Peygamber' de sizin için güzel bir örnek vardır. İhlasında, cihadında ve sabrında ona uyarsınız. O, bütün söz, fiil ve davranışlarında kendisine uyulması gereken en yüce örnektir. 
Çünkü o, ne heva ve hevesiyle konuşur, ne de bunlara göre davranır. Aksine vahye ve kendisine indirilene göre konuşur ve davranır. Dolayısıyla onun yoluna girmeniz ve uymanız gerekir.

لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ:Allah'ın sevabını uman ve azabından korkan samimi bir mü'min için, Rasulullah (s.a.v.)'ta güzel bir örnek vardır.

وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يرًاۜ:Ve Rabbini, diliyle ve kalbiyle çokça anan kimseler için onda güzel örnek vardır.
İbn Kesir şöyle der: Yüce Allah insanlara, sabrı, sabırda direnişi, cihadı ve cihada hazırlıklı olması hususunda peygambere uymalarını emretti. Onun içindir ki, Hendek savaşında dağılıp sarsıntı geçiren, sıkıntıya düşen kimselere şöyle buyurdu: 
"Sizin için, Allah'ın Rasulü'nde güzel bir örnek vardır". Yani, ona uyup onun gibi davransanız ya!
[Muhtasaru İbn Kesir, 3/88] 
Bundan sonra Yüce Allah, sadık mü'minlerin, Hendek savaşında Kureyş ordularını ve onlarla birlikte toplanmış olanları gördüklerinde takındıkları tavrı, ihlas ve kesin inançla takındıklarını anlattı. Bu savaş, iman ve fedakarlık ruhunu açık bir şekilde gösterir.


Yorum Gönder

0 Yorumlar