Son yayınlar

6/recent/ticker-posts

Veysel Karanî (Radıyallâhu anh)



Resûlullah (aleyhisselâm ) “Üveys-i Karnî ihsân ve iyilikte tabiînin hayırlısıdır” buyurdu.
 Zaman zaman mübârek yüzünü Yemen tarafına döndürür ve “Yemen tarafından rahmanın nefesini duyuyorum” buyururdu.

Resulullah sav buyurdular ki:
“Ümmetimden bir kimse vardır ki, Rebî’a ve Mudar kabilelerinin koyunları kıllarının adedince kişiye kıyâmette şefaat edecektir.” buyurdu. 
Arabistan’da bu iki kabilenin koyunları kadar kimsenin koyunu olmadığı söylenmiştir. 
Eshâb-ı kiram: “Yâ Resûlallah, bu kimdir?” dediler. 
“Allahın kullarından biri” buyurdu. 
Biz hepimiz kullarız, ismi nedir dediler. “Üveys” buyurdu. Nerelidir dediler. “Karn’lıdır”buyurdu. O sizi gördü mü dediler. 
“Baş gözü ile görmedi” buyurdu. 
Hayret, size bu kadar âşık olsun da, hizmet ve huzûrunuza koşup gelmesin dediler. 
“İki sebepden: Biri hâllerine mağlubdur. İkincisi ise benim dînime bağlılığından dolayıdır. 
İhtiyâr bir annesi vardır. Îmân etmiştir. Gözleri görmez, el ve ayakları hareket etmez. Üveys gündüzleri deve çobanlığı yapar, aldığı ücreti kendisinin ve annesinin nafakasına harcar” buyurdu. 
Biz onu görür müyüz dediler. Hazreti Ebû Bekir’e “Sen onu kendi zamanında göremezsin”, ama Hazreti Ömer ve Hazreti Ali’ye “Siz onu görürsünüz. Bedeni kıllıdır. Sol böğründe ve avucunun içinde bir gümüş miktarı beyazlık vardır. Bu baras hastalığı beyazlığı değildir. Ona varınca, benim selâmımı söyleyin ve ümmetime duâ etmesini bildirin” buyurdu.

Veysel Karanî (Radıyallâhu anh) demiştir ki:
“Yükseklik aradım, tevâzuda buldum. 
Beylik aradım, hayırseverlikte buldum. 
Mürüvvet aradım, doğrulukta buldum. 
Şan aradım, fakirlikte buldum.
Nesep aradım, takvada buldum. 
Şeref aradım, kanaatte buldum. 
Rahat aradım, zühdde buldum. 
Ahirette hesabımın az olmasını istedim, suskunlukta buldum.” 

Kaynak: Nübüvvet Ve Velâyet Deryâsından Nasihatler – 2

Veysel Karani'ye namazda huşû’ nedir? dediklerinde:
“Böğrüne iğne batırılsa, namazda duymamaktır” dedi. 
Kendisine nasılsın? dediler “Sabahleyin kalkıp, akşama sağ çıkacağını bilmeyenin hâli nasıl olur?” dedi. 
İş nasıldır? dediler. “Ah, yolun uzaklığından azıksızlıktan, ah!” dedi.

Veysel Karâni hazretleri gece gündüz ibadet ve tâatle vakit geçirirdi. Kendini halktan gizlerdi. İlk zamanlar herkes ona divane gözü ile bakıyordu. Sonradan onun büyüklüğünü anladılar, çok ikram ve hürmet göstermeye başladılar. Bunun üzerine, annesinin vefâtından sonra Karen köyünden çıkıp Kûfe şehrine gitti.

Rebî’ bin Haysem anlatır: 
Üveysi görmeğe gittim. Sabah namazında idi. Bitirdi, tesbihlerin sonuna kadar bekleyeyim dedim. Kuşluğa kadar kalkmadı. Kalktı kuşluk namazı kıldı. Öğle oldu, öğleyi kıldı. Velhasıl üç gün namazdan kalkıp, dışarı çıkmadı. Yemedi, uyumadı. Dördüncü gece O’na kulak verdim. Gözüne uyku gelmişti. 
Derhal münâcaâta başladı ve: “Yâ Rabbi, çok uyuyan gözden, çok yiyen karından sana sığınırım” dedi. Bana bu yeter dedim ve hâlini bozmadan kalkıp gittim.

Veysel Karâni hazretleri gece gündüz ibadet ve tâatle vakit geçirirdi. Kendini halktan gizlerdi. İlk zamanlar herkes ona divane gözü ile bakıyordu. Sonradan onun büyüklüğünü anladılar, çok ikram ve hürmet göstermeye başladılar. Bunun üzerine, annesinin vefâtından sonra Karen köyünden çıkıp Kûfe şehrine gitti.

Harem bin Hayyam Üveys'e der ki: 
Bana bir âyet okuyun. Sizden duyayım dedim. Elimi tuttu. Eûzü besmele okudu ve çok ağladı. Sonra Allahü teâlâ bir âyette: “Cinleri ve insanları beni tanımaları, ibadet etmeleri için yarattım” (Zariyat Suresi 56.ayet) bir başka âyette “Gökü, yeri ve ikisi arasındakileri oyun olsun diye yaratmadım” buyuruyor. (Sad Sursi 27.ayet) “İnnehû hüvel azîzürrahîm’e” kadar okudu. Sonra bir sayha vurdu (feryad etti). Aklının gittiğini sandım. Sonra: “Ey Hayyân’ın oğlu, sen buraya niçin geldin?” dedi. Seni tanımak, seninle sohbet etmek arzusu ile dedim.
“Bir kimsenin Allahü teâlâyı tanıdıktan sonra, herhangi bir kimse ile ahbablık etmek istemesine hiçbir zaman bir ma’nâ veremem” dedi.
Bana vasıyyet, nasîhat et dedim.
 “Yattığın zaman ölümü yastığının altında bil. Kalkınca da karşında bulundur. Günahın küçüklüğüne değil, onunla âsi olmaklığının büyüklüğüne bak! Günâhı küçük tutarsan, onu yasak eden Rabbini küçük tutmuş olursun. Onu büyük tutarsan, Rabbini büyük tutmuş olursun” dedi. 
Nereye yerleşmemi tavsiye edersin? dedim. “Şam’a” dedi. 
Orada geçim nasıldır? dedim.
“Şüphenin ağır bastığı şu kalbe yazıklar olsun, nasîhat kabûl etmez” dedi. 
Bana bir tavsiyede daha bulun? dedim. 
“Ey Hayyân’ın oğlu! Baban öldü, Âdem aleyhisselâm, Dâvûd aleyhisselâm, Muhammed Resûlullah öldüler. Halifesi Hazreti Ebû Bekir öldü. Kardeşim Ömer öldü. Ah Ömer!... Ah Ömer!” dedi. 
Allah sana rahmet eylesin, Hazreti Ömer ölmemiştir dedim.
“Allahü teâlâ, onun öldüğünü bana bildirdi” dedi ve devam etti. 
“Ben ve sen, ölülerdeniz. Salevât okuyup, kısa bir duâ yaptı ve: 
Vasıyyetim şudur ki, Allah’ın kitabını ve onda bildirilen sırat-ı müstakimi (doğru yolu) elden bırakma ve ölümü bir an unutma. Kavmine ve akrabana varınca onlara nasîhat et ve Allah’ın kullarına öğüt vermekten geri durma. Ehl-i sünnete uymaktan bir adım ayrılma ki, dinini kayıp edersin de haberin olmaz ve Cehenneme düşersin” dedi. 
Birkaç duâ daha etti ve sonra: 
“Git Harem bin Hayyan, bir daha ne sen beni gör, ne de ben seni. Beni duâ ile hatırla, ben de seni duâ ile anarım. Sen bu taraftan git, ben de şu taraftan gideyim” dedi. 
Bir zaman onunla gitmek istedim. Bırakmadı. Gitti, ağlıyordu. Ben de ağladım. Ardından baktım durdum. Gözden kayboluncaya, şehre girinceye kadar baktım. Hâlâ ondan bir haber alamadım.

Bir zât, Veysel Karânî’yi ziyârete gitti. Ona hitaben: 
Ey Allahü teâlânın sevgili kulu. Bana bir nasîhatta bulun? dedi Veysel Karâni hazretleri:
“Allahü teâlâyı bilir misin?” Evet bilirim,
 “Öyle ise, Allahü teâlâdan gayri şeyleri bilme. Bu yetişir.” 
Yâ Üveys, bir nasîhat daha söyle! 
“Allahü teâlâ seni bilir mi?” Evet bilir, 
“Öyle ise, Allah’tan gayrisi seni bilmesin. Allahü teâlânın bilmesi senin için kâfidir.” 

Peygamberimizin ( aleyhisselâm ) vefâtı yaklaşınca, hırkanızı kime verelim? dediler. 
“Üveys-i Karnîye verin” buyurdu. 
Resûlullahın vefâtından sonra Hazreti Ömer ile Hazreti Ali Kûfe’ye geldiklerinde, Ömer ( radıyallahü anh ), hutbe esnasında: 
“Ey Necdliler, kalkınız!” buyurdu. Kalktılar. Aranızda Karn’dan kimse var mıdır? buyurdu. 
Evet dediler ve birkaç kişiyi ona gönderdiler. Hazreti Ömer, onlardan Üveys’i sordu. Biliyoruz. O, sizin aramanızdan pek aşağı bir kimsedir. Divanedir, akılsızdır ve insanlardan kaçar bir hâli vardır, dediler.
“Onu arıyorum, nerededir?” buyurdu. Arne vadisinde develerimize çobanlık yapmaktadır, biz de karşılığında ona akşam yiyeceği veririz, saçı-sakalı karışıktır, şehirlere gelmez, kimse ile sohbet etmez, insanların yediğini yemez; üzüntü ve neş’e bilmez, insanlar gülünce, o ağlar; insanlar ağlayınca o güler dediler.
 “Onu arıyorum” buyurdu. Sonra Hazreti Ömer’le Hazreti Ali, onun olduğu yere gittiler.
Onu namaz kılarken gördüler. Allahü teâlâ, develerini gütmesi için bir melek vazîfelendirmişti. Namazı bitirip selâm verince, Hazreti Ömer, kalktı ve selâm verdi. Selâmı aldı. 
Hazreti Ömer “İsmin nedir?” diye sordu.
“Abdullah, ya’nî Allah’ın kulu” dedi. 
“Hepimiz Allah’ın kullarıyız; esas ismin nedir?” diye sordu. 
“Üveys” dedi. “Sağ elini göster” buyurdu. Gösterdi. Hazreti Ömer; Peygamber efendimiz size selâm etti. Mübârek hırkalarını size gönderip, 
“Alıp giysin, ümmetime de duâ etsin” diye vasıyyet etti, dedi. 
“Yâ Ömer! Ben zayıf, âciz ve günahkâr bir kulum. Dikkat buyur, bu vasıyyet başkasına âit olmasın?” deyince. “Hayır. Yâ Üveys, aradığımız, kimse sensin. Peygamber efendimiz senin eşkâlini ve vasfını belirtti.” cevabını verdi. Bunun üzerine, Hırka-i şerîfi hürmetle aldı, öptü, kokladı, yüzüne gözüne sürdü. Sonra: 
“Siz burada bekleyin” dedi. Yanlarından ayrıldı. Biraz ileride hırkayı yere bırakıp, yüzünü yere koydu. Cenâb-ı Hakka şöyle duâda bulundu: 
“Yâ Rabbi, Sevgili Peygamber efendimiz, ben fakîr, âciz kuluna Hazreti Ömer ve Hazreti Ali ile Hırka-i şerîflerini göndermiş” dedi. 
Günahkâr olan bütün müslümanların affı için duâ etti. Bir çok günahkâr müslümanın affolduğu bildirilince Hırka-i şerîfi hürmetle giydi.

Veysel Karani'ye ait tüm paylaşımların kaynakları: 
1) Hilyet-ül-evliyâ, cild-2, sh. 87
2) Tabakât-ül-Kübra, cild-1, sh. 27 
3) Câmi’u Kerâmât-il Evliyâ, cild-1, sh. 364 
4) Tezkiret-ül-Evliyâ, sh. 12 
5) El-A’lâm, cild-2, sh. 32 
6) Tabakât-ı İbn-i Sa’d, cild-6, sh. 161 
7) Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye, sh. 1081 
8) Eshâb-ı Kirâm, sh. 405 
9) Mektûbât-ı Rabbânî, cild-1, mek. 222, 270

Yorum Gönder

0 Yorumlar