Son yayınlar

6/recent/ticker-posts

Cimriliğin zararları ayet ve hadislerde tefsiri..



Cömert Allah’ın dostudur fasıksa da, cimri Allah’ın düşmanıdır, abid isede.[7]”
Abid demek, geceli gündüzlü ibadet yapan demektir. İbadetçi de olsa cimri Allah’ın düşmanıdır. Cehenneme de Allah’ın düşmanı girer. Cömert Allah’ın dostudur. Cennete de Allah’ın dostları girer. (Kenz’ül-İrfan, Hadîs No:374-376; Sünen-i Tirmizî, Cild 3, Hadîs No: 2027.)

Şeytana soruyorlar: Sen en çok kimi seviyorsun ? 

-Cimri olan abidi seviyorum.

-Neden

- Çünkü cimriliğinin onu cehenneme götüreceğini biliyor. 

Peki en çok kimden nefret ediyorsun?

Cömert olan fasıktan 

Neden?

Çünkü sebep olan cömertliğinin onu cennete götüreceğini bildiğimden dolayı..

Efendimiz sav buyuruyor: “Cömertlik, dalları dünyaya uzanan cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Kim onun dallarından birine tutunursa, bu onu cennete götürür. Cimrilikse, dalları dünyaya uzanmış cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Kim de, onun dallarından birine tutunursa, bu (da) onu ateşe (cehenneme) götürür!..” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, VII, 435)


Allâh-u Teâlâ Âl-i imrân Sûresi 3/180.âyet-i kerimede şöyle buyuruyor:


وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ هُوَ خَيْرًا لَهُمْۜ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْۜ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِه۪ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟

Velâ yahsebenne-lleżîne yebḣalûne bimâ âtâhumu(A)llâhu min fadlihi huve ḣayran lehum(s) bel huve şerrun lehum(s) seyutavvakûne mâ baḣilû bihi yevme-lkiyâmet(i)(k) veli(A)llâhi mîrâśu-ssemâvâti vel-ard(i)(k) va(A)llâhu bimâ ta’melûne ḣabîr(un)

Allah'ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Açıklama:Âyette geçen «miras» kelimesi dolayısıyla tefsirlerde genellikle şu açıklamalar yapılmıştır: Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ın mülküdür. Ondan yararlananlar, hep O’nun mülkünü birbirinden devralmaktadırlar; o halde, Allah’ın mülkünde cimrilik etmeleri ne kadar yanlıştır! Bir gün, herkes ölecek ve malik olduğu şeyler üzerindeki mülkiyetini kaybedecektir; halbuki Allah bâkidir, mülk yine O’nundur.


(ne ki)بِمَٓا (cimrilik edenler)يَبْخَلُونَ(kimseler)الَّذ۪ينَ(sanmasınlar)وَلَا يَحْسَبَنَّ
(o)هُوَ(lütfündan)مِنْ فَضْلِه۪(Allah kendilerine vermiştir)اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ
(kendileri için şerlidir)شَرٌّ لَهُمْۜ(o)هُوَ(hayır bilakis)بَلْ(kendileri için hayırlıdır)خَيْرًا لَهُمْۜ
(cimrilik ettikleri şeyler)مَا بَخِلُوا(boyunlarına dolandırılacaktır)سَيُطَوَّقُونَ
(mirası)م۪يرَاثُ(Allah'ındır)وَلِلّٰهِ(kıyamet günü)يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ(onunla)بِه۪
(yapıyorsunuz)تَعْمَلُونَ(ne ki)بِمَا (Allah)وَاللّٰهُ(göklerin ve yerin)السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ
(haberdardır)خَب۪يرٌ۟


SAFVETÜ'T-TEFASİR ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

180.وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ هُوَ خَيْرًا لَهُمْۜ:Allah'ın, kereminden kendilerine verdiklerini onun yoluna sarfetmede cimrilik gösterenler sanmasınlar ki, bu, kendileri için hayırlıdır. Yüce Allah önceki ayetlerde cihad hususunda canını feda etmeye şiddetle teşvik ettikten sonra, burada da Allah yolunda mal harcamaya teşvik etti ve malını bu yolda harcamada cimrilik gösterenleri şiddetli bir şekilde tehdit ederek buyurdu ki: "Cimri, sanmasın ki, onun mal biriktirmesi ve onu infak hususunda cimrilik yapması ona fayda verir. Bilakis bu davranışı, hem dini, hem de dünyası hususunda ona zararlıdır"
بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْۜ:Durum onların zannettiği gibi değildir. Bilakis bu cimrilik onlar için bir şerdir.
سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِه۪ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ:Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Yani Allah, cimrilik yaptıkları mallarını, boyunlarına tasma yapacak, kıyamet gününde onunla azap göreceklerdir. 
Nitekim Buhari'nin Sahihi'nde şöyle rivayet edilmiştir: 
"Kime Allah mal verir de o kimse zekatını vermezse, kıyamet gününde o mal, gözlerinin üzerinde siyah benek bulunan büyük bir yılan sûretinde ona gösterilir. Yılan onu avurtlanndan tutar ve: "Ben senin malınım, ben senin hazinenim" der. Rasulullah (s.a.v.) daha sonra وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ ayetini okudu. [kaynak: Buhari, Tefsir-i sfue 3, 14, Zekat 3; Nesai, zekat 20.]
وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ: Kainatta olan her şey Allah'ın mülküdür. Mahlukat yok olduktan sonra her şey O'na dönecektir.
وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟:Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

Allâh-u Teâlâ Tevbe Sûresi 9/34.âyet-i kerimede şöyle buyuruyor:


يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ كَث۪يرًا مِنَ الْاَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ


Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû inne keśîran mine-l-ehbâri ve-rruhbâni leye/kulûne emvâle-nnâsi bilbâtili veyasuddûne ‘an sebîli(A)llâh(i)(k) velleżîne yeknizûne-żżehebe velfiddate velâ yunfikûnehâ fî sebîli(A)llâhi febeşşirhum bi’ażâbin elîm(in)

Meâli şerifi: Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve râhiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) Allah yolundan engellerler. Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele!
Açıklama: Yahudi hahamları ile hıristiyan râhipleri Mukaddes Kitaplarındaki âyetleri dünya menfaatı (aldıkları rüşvet) karşılığında ya değiştiriyorlar veya hükmünü menfaatleri doğrultusunda yorumluyorlardı. Özellikle Hz. Muhammed’in peygamberliği ile ilgili âyetleri tahrif ettiler. İşte bu âyette onların bu çirkin işlerine işaret edilmektedir. Ayrıca altın ve gümüşü veya nakit parayı ya da malı biriktirip de zekâtını vermeyen, hayırlı ve yararlı işlerde kullanmayanların ahirette şiddetli azap ile ceza göreceklerini de haber vermektedir.


(bir çoğu)كَث۪يرًا(şüphesiz)اِنَّ (Ey iman eden kimseler)يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا
(yerler)لَيَأْكُلُونَ(ve rahiplerden)وَالرُّهْبَانِ(hahamlardan)مِنَ الْاَحْبَارِ
(ve çevirirler)وَيَصُدُّونَ(haksızlıkla)بِالْبَاطِلِ(insanların)النَّاسِ(mallarını)اَمْوَالَ
(yığan)يَكْنِزُونَ(kimseler)وَالَّذ۪ينَ(Allah yolundan)عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ
(işte onlara müjdele)فَبَشِّرْهُمْ(Allah yolunda)ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۙ
(acıklı bir azabı)بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ
SAFVETÜ'T-TEFASİR TEYBE SÜRESİ

34.يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ كَث۪يرًا مِنَ الْاَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ:Ey Allah ve Rasulünü tasdik edenler! Yahudi alimlerinden ve Hıristiyan rahiplerinden bir çoğu,
لَيَأْكُلُونَ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ:mutlaka insanların mallarını haram yollarla ele geçirirler, onların İslam dinine girmelerine mani olurlar.
İbn Kesir şöyle der: Bundan maksat, kötü alimlerden ve sapık âbitlerden sakındırmaktır.
İbn Uyeyne şöyle der: Bizim alimlerimizden. kim fesat çıkarırsa, onda Yahudilere bir benzerlik vardır. Âbidlerimizden kim fesat çıkarırsa, onda da Hıristiyanlara bir benzerlik vardır. [Muhtasaru İbn Kesir, 2/138.]
وَالَّذ۪ينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ:Malları toplayıp servetleri biriktirenler
وَلَا يُنْفِقُونَهَا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۙ:Sonra da onların zekatını vermeyenler ve onlardan hayır yollarında harcamayanlar var ya,
فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ:Onları elem verici bir azab ile müjdele. Yani, onlara Cehennemdeki elem verici azabı haber ver. Bu, bir alay üslubudur. 
İbn Ömer der ki: Kenz, zekatı verilmeyen maldır. Zekatı verilen mal kenz değildir. 
Zemahşeri şöyle der: Yüce Allah, Yahudi ve Hıristiyanlara sert davranmak ve onlardan haram yiyenlerle müslümanlardan malının iyisinden Allah yolunda harcamayanların, elem verici azap ile müjdelenmeye müstehak olma hususunda eşit olduklarını göstermek için mal biriktirenlerle Yahudi ve Hıristiyanları beraber zikretti.[el-Keşşaf, 2/266.]

Allâh-u Teâlâ Tevbe Sûresi 9/35.âyet-i kerimede şöyle buyuruyor:

يَوْمَ يُحْمٰى عَلَيْهَا ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوٰى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْۜ هٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُونَ


Yevme yuhmâ ‘aleyhâ fî nâri cehenneme fetukvâ bihâ cibâhuhum vecunûbuhum vezuhûruhum(s) hâżâ mâ keneztum li-enfusikum feżûkû mâ kuntum teknizûn(e)


Meâli şerifi: Bunlar cehennem ateşinde kızdırıldığı gün, alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak, "Bu, kendiniz için biriktirdiğinizdir; biriktirdiğinizi tadın" denecek.

(cehennem)جَهَنَّمَ(ateşi)نَارِ (içinde)ف۪ي(üzerleri)عَلَيْهَا(kızdırılır)يُحْمٰى(O gün)يَوْمَ
(ve yanları)وَجُنُوبُهُمْ(onların alınları)جِبَاهُهُمْ(bunlarla)بِهَا(dağlanır)فَتُكْوٰى
(yığdıklarınız)كَنَزْتُمْ(şeyler)مَا(işte budur)هٰذَا(ve sırtları)وَظُهُورُهُمْۜ
(olduğunuz)كُنْتُمْ(şeyleri)مَا(o halde tadın)فَذُوقُوا(nefisleriniz için)لِاَنْفُسِكُمْ
(yığıyorlar)تَكْنِزُونَ

SAFVETÜ'T-TEFASİR TEYBE SÜRESİ

35.يَوْمَ يُحْمٰى عَلَيْهَا ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَ:O gün bu mallar, alevli ateşte dağlayacak dereceye gelinceye kadar kızdırılır.

فَتُكْوٰى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْۜ:Alınlar, yanlar ve sırtlar onlarla dağlanarak yakılır. İbn Mesud şöyle der: Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a andolsun ki, herhangi bir kul, biriktirdiği malla dağlanırken ne dinarlar, ne de dirhemler birbirlerine dokunmaz. Fakat adamın derisi genişletilir: Her bir dinar ve dirhem ayrı ayrı yerlere konur. 

Bu azaların dağlanacağının özellikle zikredilmesinin sebebi şudur: Cimri kimse fakirin karşıdan geldiğini görünce yüzünü ekşitir, yanına gelince öbür tarafa döner, ondan bir yardım istediğinde de ona sırtını çevirir. Kurtubi şöye der: Yüzü dağlamak ise daha çok elem ve sızı verir. Bundan dolayı Yüce Allah, diğer azalar arasından özellikle bunları zikretti. [Kurtubi, 8/129]
هٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُونَ:Susturmak ve azarlamak için onlara şöyle denilir: İşte, kendiniz için biriktirdiğiniz mallar! Biriktirmiş olduğunuz malların vebalini tadın." 

Sahih-i Müslim' de şöyle rivayet edilmiştir: Malının zekatını vermeyen hiçbir kimse yoktur ki, kıyamet gününde onun için ateşten levhalar hazırlanmasın. Hazırlanan bu levhalarla, miktarı elli bin sene olan bir günde, o kişinin alnı, sırtı ve yanı dağlanır. Bu dağlama, kullar arasında hüküm verilinceye kadar devam eder. Sonra o şahsa Cennete veya Cehenneme giden yol gösterilir.




Müslüman cömerttir Haşr suresi 59/9 ayeti kerimede şöyle övülür:

...وَيُؤْثِرُونَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌۜ...

..veyu/śirûne ‘alâ enfusihim velev kâne bihim ḣasâsa(tun)(c)..

Meâli şerifi: ..Kendileri muhtaç olduğu halde başkalarını nefislerine tercih ederler..

(olsa)كَانَ(dahi)وَلَوْ(nefislerine)عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ(ve tercih ederler)وَيُؤْثِرُونَ
(ihtiyaçları)خَصَاصَةٌۜ(kendilerinin)بِهِمْ



Allâh-u Teâlâ Nisâ Sûresi 4/36.âyet-i kerimede şöyle buyuruyor:

وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًاۙ


Va’budû(A)llâhe velâ tuşrikû bihi şey-â(en)(s) vebilvâlideyni ihsânen vebiżî-lkurbâ velyetâmâ velmesâkîni velcâriżî-lkurbâ velcâri-lcunubi ve-ssâhibi bilcenbi vebni-ssebîli vemâ meleket eymânukum(k) inna(A)llâhe lâ yuhibbu men kâne muḣtâlen feḣûrâ(n)

Meâli şerifi: Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.
Açıklama: Allah’a kul olmanın gereği böyle bir ahlâka sahip bulunmaktır; kaba-saba, haksız, zalim, cimri, herkese kötülük eden... kimseler yalnızca bazı ibadetleri yapmakla Allah katında makbul bir kul olamazlar.


(Ona)بِه۪(ortak koşmayın)وَلَا تُشْرِكُوا(Allah'a kulluk edin)وَاعْبُدُوا اللّٰهَ
(iyilik edin)اِحْسَانًا(ve anababaya)وَبِالْوَالِدَيْنِ(hiçbir şeyi)شَيْـًٔا
(ve yoksullara)وَالْمَسَاك۪ينِ(ve öksüzlere)وَالْيَتَامٰى(ve akrabaya)وَبِذِي الْقُرْبٰى
(uzak)الْجُنُبِ(ve komşuya)وَالْجَارِ(yakın)ذِي الْقُرْبٰى(ve komşuya)وَالْجَارِ
(böbürlenen)فَخُورًاۙ(kurumlu, kibirli)كَانَ مُخْتَالً(kimseleri)مَنْ(sevmez)لَا يُحِبُّ


SAFVETÜ'T-TEFASİR NİSÂ SURESİ

36.وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا: Allah'ı birleyin, O'na tazim ve kulluk edin, putlar veya diğerlerinden hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın, anaya, babaya iyilik, ihsan, lütuf ve ikramda bulunun ve tavsiye edin.

وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ:Her türlü akrabaya özellikle yetim ve yoksullara iyilik edin. Akraba komşuya iyilik edin, çünkü onun üzerinizde hem komşuluk hem de akrabalık hakkı vardır. Aranızda akrabalık bulunmayan yabancı komşuya ve yakın arkadaşa iyilik edin.

İbn Abbas: Bu, yolculuktaki arkadaştır, der. Zemahşeri de şöyle der: Bu, ister yolculuk arkadaşı, ister bitişik komşu, ister okulda tahsil arkadaşı, isterse herhangi bir meclis veya başka bir yerde yanında oturan biri olsun sana arkadaşlık eden kimsedir. Yani aranızda meydana gelen en kısa bir sohbet arkadaşı demektir ki, senin bu hakkı gözetmen ve unutmaman gerekir. Bir görüşe göre yakın arkadaştan maksat kadındır.[el-Keşşaf, 1/393. Taberi de bu görüşü tercih etmiştir.]

وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ:Ailesinden ve ülkesinden uzakta kalmış yolculara ve elinizin altında bulunan köle ve cariyelere iyilik edin.

اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًاۙ:Şüphesiz Allah, kendini beğenen, akraba ve komşularına büyüklük taslayan, insanlara karşı böbürlenip duran, kendini onlardan daha yüksek ve daha üstün sayan kimseyi sevmez.
Bu ayet umumi ahlak prensiplerini kapsayıp iyilik etmeye ve güzel ahlak prepsiplerine uymaya teşvik etmektedir. Bu ayeti gerçek manasıyla düşünen kimse ediplerin öğütlerine ve mütefekkirlerin nasihatlarına ihtiyaç duymaz. 
Yüce Allah bundan sonraki ayette Allah'ın kendilerine buğz ettiği bu kimselerin vasıflarını anlatarak şöyle buyurdu:

Allâh-u Teâlâ Nisâ Sûresi 4/37.âyet-i kerimede şöyle buyuruyor:

اَلَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَيَكْتُمُونَ مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَابًا مُه۪ينًاۚ

Elleżîne yebḣalûne veye/murûne-nnâse bilbuḣli veyektumûne mâ âtâhumu(A)llâhu min fadlih(i)(k) vea’tednâ lilkâfirîne ‘ażâben muhînâ(n)

Meâli şerifi: Bunlar cimrilik eden ve insanlara da cimriliği tavsiye eden, Allah'ın kendilerine lütfundan verdiğini gizleyen kimselerdir. Biz, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık.


(insanlara)النَّاسَ(ve emrederler)وَيَأْمُرُونَ(cimriliği emrederler)يَبْخَلُونَ(Bunlar)اَلَّذ۪ينَ
(kendilerine verdiği)اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ(şeyi)مَٓا(ve gizlerler)وَيَكْتُمُونَ(cimriliği)بِالْبُخْلِ
(inkarcılar için)لِلْكَافِر۪ينَ(bizde hazırlamişızdır)وَاَعْتَدْنَا(bol hazinesinden)مِنْ فَضْلِه۪ۜ
(alçaltıcı)مُه۪ينًاۚ(bir azap)عَذَابًا

SAFVETÜ'T-TEFASİR NİSÂ SURESİ

37.اَلَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ:Bunlar, Allah kendilerine farz kıldığı halde onun yolunda harcama yapmayan ve başkalarına da yapmamalarını emreden kimselerdir. Bu ayet Ensar'a "Mallarınızı cihad ve zekat yolunda harcamayın" diyen bir grup Yahudi hakkında nazil olmuştur. Bununla birlikte manası umumidir.
وَيَكْتُمُونَ مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ:Bunlar, Allah'ın kendilerine lütfundan verdiği mal ve zenginliği gizledikleri gibi, Rasulullah (s.a.v.)'in vasıfları ile ilgili Tevrat'taki ayetleri de gizlerler. [Ayetin bu şekilde tefsiri, Taberi ve Ebussuı'.ld'un tercih ettiği tefsirdir.]

وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَابًا مُه۪ينًاۚ:Allah'ın nimetini inkar edenler için horlayıcı ve zelil kılıcı elim bir azap hazırladık.

Efendimiz aleyhisselatu vesselam bir hadisi şerifinde şöyle buyurur: 

Allah katında, cömert cahil, cimri âlimden daha kıymetlidir.) [Deylemi]

Başka bir hadisi şerifinde;
وعَنِ ابنِ مسعودٍ رضي اللَّه عنه ، عن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « لا حَسَدَ إِلاَّ في اثنتينِ: رَجُلٌ آتَاهُ اللَّه مَالاً ، فَسَلَّطَه عَلَى هَلَكَتِهِ في الحَقِّ ، وَرَجُلٌ آتَاه اللَّه حِكْمَةً ، فَهُوَ يَقْضِي بِهَا وَيُعَلِّمُها » متفقٌ عليه .
معناه : يَنَبِغِي أَن لا يُغبَطَ أَحَدٌ إِلاَّ على إحدَى هَاتَينِ الخَصْلَتَيْنِ .



İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ancak iki kişiye gıbta edilir: Allah’ın verdiği malı hak yolunda harcamayı başaran kimse. Yine Allah’ın kendisine verdiği ilim ve hikmet ile yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimse.”
[Buhârî, İlim 15, Zekât 5, Ahkâm 3, Temennî 5, İ’tisâm 13, Tevhîd 45; Müslim, Müsâfirîn 268]

Ahir zamanda paralı bir şeyh parasız olandan daha üstündür çünkü kimseye mihnet etmeden hizmet eder. Bu nedenle Allah dostlarına maddi ve manevi destek olalım ki hakkıyla hizmet etsinler. (Seyda Şeyh Ahmed el Kadiri) 

Buhârî, Rikak 12

وعنه قالَ : قال رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « أَيُّكُمْ مَالُ وَارِثِهِ أَحَبُّ إِليه مِن مَالهِ ؟ » قالُوا : يا رَسولَ اللَّه . ما مِنَّا أَحَدٌ إِلاَّ مَالُهُ أَحَبُّ إِليه . قال : « فَإِنَ مَالَه ما قَدَّمَ وَمَالَ وَارِثهِ ما أَخَّرَ » رواه البخاري

İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ashabına:

- “Hanginize mirasçısının malı, kendi malından daha sevimlidir?” diye sordu. Onlar :

- Ey Allah’ın Resûlü! Hepimiz malımızı herşeyden fazla severiz, dediler.

Hz. Peygamber de:

- “Kişinin kendi malı hayır yaparak önceden gönderdiği, mirasçısının malı ise, harcamayıp geriye bıraktığıdır!” buyurdu.

Ahmed Kuddusi Hazretleri bir divanında; 

DÜNYADA GÖNÜL DEVLET-İ İKBALE GÜVENME
VARİSLERE AHİR KALACAK MÂLE GÜVENME

BİL EHL Ü ‘IYALİN SENİ SAĞLIKDA SEVERLER
HALKIN SANA İTDİKLERİ İCLÂLE GÜVENME

BİN YIL TUTALIM ÖMRİN EĞER OLSA CİHANDA
BİR GÜN GİBİ GELÜB GEÇECEK SÂLE GÜVENME

GEÇDİN Mİ SIRATI GÜLÜB OYNARSIN ‘ACEB SEN
BU ‘ÎŞ Ü SAFÂLARLA GEÇEN HALE GÜVENME

KUDDUSÎ-Yİ BÎ-ÇÂRE HUDÂDAN DİLE RAHMET
DÜNYÂ TOLUSI OLSA DA A’MÂLE GÜVENME

Başka bir hadisi şerifte ise efendimiz,


وعَن عَدِيِّ بنِ حاتم رضي اللَّه عنه أَن رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « اتَّقُوا النَّارَ وَلَوْ بِشِقِّ تَمَرةٍ » متفقٌ عليه .


Riyazus Salihin, 547 Nolu Hadis


Adî İbni Hâtim radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Yarım hurma ile de olsa cehennemden korunun!”

[Buhârî, Zekât 9, 10, Menâkıb 25, Rikak 49, 51, Edeb 34, Tevhîd 36; Müslim, Zekât 66-68. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 1, Zühd 37; Nesâî, Zekât 63, 64; İbni Mâce, Mukaddime 13; Zekât 28]

Yine başka bir hadisi şerifte

وعنه أَن رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قـال : « قال اللَّه تعالى : أنفِق يا ابْنَ آدمَ يُنْفَقْ عَلَيْكَ » متفقٌ عليه .


Riyazus Salihin, 550 Nolu Hadis


Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğne göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah Teâlâ şöyle buyurdu” demiştir:

“Ey âdemoğlu! (Allah için) infak et ki, sana da infak olunsun!”

[Buhâri, Tefsîru sûre (11) 2; Nefekât 1; Tevhid 35; Müslim, Zekât 36, 37. Ayrıca bk. İbni Mâce, Keffârât 15]



وعن عبد الله بن عمرو بن العاص رضي الله عنهما أن رجلا سأل رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم أيُّ الإْسلام خَيْرٌ ؟ قال « تُطْعم الطَّعَامَ ، وَتَقْرأُ السَّلام عَلَىَ مَنْ عَرِفَتَ وَمَنْ لَمْ تَعْرِفْ » . متفق عليه .


Riyazus Salihin, 846 Nolu Hadis


Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

Bir adam, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:

– İslâm’ın hangi özelliği daha hayırlıdır, diye sordu? Resûl-i Ekrem:

“Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selâm vermendir” buyurdu.

[Buhârî, Îmân 20; İsti‘zân 9, 19; Müslim, Îmân 63. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 131; Nesâî, Îmân 12]


Başka bir hadisi şerifte 

Riyazus Salihin, 554 Nolu Hadis


وعن أَنسٍ رضي اللَّه عنه قال : ما سُئِلَ رسُولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم عَلَى الإِسْلامِ شَيئاً إِلا أَعْطاه ، وَلَقَدَ جَاءَه رَجُلٌ فَأَعطَاه غَنَماً بَينَ جَبَلَينِ ، فَرَجَعَ إِلى قَومِهِ فَقَالَ : يَا قَوْمِ أَسْلِمُوا فَإِنَّ مُحَمداً يُعْطِي عَطَاءَ مَنْ لا يَخْشَى الفَقْرَ ، وَإِنْ كَانَ الرَّجُلُ لَيُسْلِمُ مَا يُرِيدُ إِلاَّ الدُّنْيَا ، فَمَا يَلْبَثُ إِلاَّ يَسِيراً حَتَّى يَكُونَ الإِسْلامُ أَحَبَّ إِلَيه منَ الدُّنْيَا وَمَا عَلَيْهَا . رواه مسلم .

Enes radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, İslâm için kendisinden ne istenirse onu mutlaka verirdi. Hele bir keresinde yanına gelen bir adama iki dağ arasını dolduran bir koyun sürüsü verdi...Adam kabilesine dönünce :

- Ey milletim! (Koşun) müslüman olun. Çünkü Muhammed, fakirlik ve ihtiyaç korkusu duymadan çok büyük ikrâm ve ihsanlarda bulunuyor, dedi.

(Hadisin râvisi Enes diyor ki), kimileri sırf dünyalık elde etmek için müslüman olurlardı. Fakat çok geçmeden müslümanlık onların gözünde, dünyadan ve dünya üzerindeki her şeyden daha değerli hale gelirdi.[Müslim, Fezâil 57-58]

Rabbim bizleri cömertlerden eylesin. Ümmeti Muhammedin derdiyle dertlenenlerden eylesin. Vakti şerifleriniz hayrolsun, hayırlarınız fetholsun şerleriniz def olsun. Rabbim her iki cihanda aziz eylesin inşallah. Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu

Yorum Gönder

0 Yorumlar