Son yayınlar

6/recent/ticker-posts

39. Meclis, EVLİYAYI VE SALİHLERİ SEVMEK, Bu konuşma Cuma sabahı Ribât’ta yapıldı, Hicrî 12 Recep 545, Milâdî 1150.






39. Meclis
EVLİYAYI VE SALİHLERİ SEVMEK 
Bu konuşma Cuma sabahı Ribât’ta yapıldı. 
Konuşma tarihi: Hicrî 12 Recep 545, Milâdî 1150. 

Hem dünyada hem de ahirette mülk ve tasarruf sahibi olmak nasıl mümkün olur? 
Allah yolunun yolcuları kimlerdir? 
Nefislerimizi kötü ahlaktan nasıl temizleyebiliriz?
Evliya ve salihleri sevmek hayatımıza hangi güzellikleri katar? 
Allah dostları hakkında suizanda bulunmanın tehlikeleri nelerdir? 


Dünya ve âhirette mülk istersen cümle varlığını Allah yoluna harca. O kez, emîr ve reis olursun. Bu hâlin, kendi özünde her zaman, başkaları için de zamanla olur. Sana nasihat ediyorum; nasihatimi iyi dinle: 
Beni tasdik edersen, doğruluğunu ilân ederim. Yalan ve iftiralar atacak olursan, yalancı olduğunu tasdik ederim, bir daha kurtulman kolay olmaz. 
Her zaman yaptığının karşılığını bulursun. Benden hasta hâline şifa al; aldığın ilâcı kullan. Şuna katî olarak inan: O ilâçla afiyet hâlini bulabilirsin. Geçmiş insanlar, bir iyi kul bulmak için şarkı garbı dolaşırlardı. 
Bu dolaşma, gönüllerini açtırmak içindi. Bir tane bulacak olsalardı hemen manevî hastalıklarına şifa ister, alırlardı. 
Hâlbuki bugün sizin öyle bir şey aradığınız yok. Aramak değil, kapınıza dahi gelse, kovar oldunuz. Çok sevmeniz icap ederken bilgi sahiplerine ve fıkıh âlimlerine öfke duyarsınız. 
Şeriat bilgini olanlar velî kullardır; edep ve terbiyeyi onlar öğretir. Şüphesiz, elinizde hiçbir ilâç durmuyor; benim bilgim, tıbbî tecrübem sana ne fayda sağlar? 
Sana her gün bir temel kurarım, hemen yıkarsın. İlâç vasıflarını sayarım, ne çare ki, kullanmayı bir türlü istemezsin. 
Sana: “Şu lokmada zehir gizlidir” derim, ama yemeye çalışırsın.
“Şunu ye, onda şifa vardır” derim, ondan kaçarsın. 
Daima bana muhalefet etmektesin. Aksine şifalı şeyleri iter, zehirli şeye el atarsın. Yakında mâna yapında hâlin açığa çıkacak, iman hâlin de kendini gösterecek. 
Sana nasihat ediyorum: Beni paslı kılıcınla bertaraf etmeye yeltenme. Senin ayrılıp gitmeni istemiyorum. Bir kimse Allah'la olursa onu kimse ürkütemez. Ne cin tayfası ne de yırtıcı hayvanlar. Hiçbiri o büyük Zâtı korkutamaz. Hiçbir yaratık o kişiye dokunamaz. İlim sahiplerini sıkıştırmayınız. 

Siz ne ilim sahiplerini ne Peygamber’i ne de Allah Teâlâ'yı tam mânası ile bilmektesiniz. Siz bunların cahilisiniz. İyi insanları bulunuz. Onlar, Hak Teâlâ'nın bütün fiillerine razı olurlar. Onlara yakın ol. Ve hâllerini öğren. Çünkü bütün selâmet kazaya rıza göstermektedir. 

Emellerin kısılması da önemlidir. Dünya işlerine pek gönül kaptırmamak iyi olur. Nefsinizde bir hastalık sezince, hemen emellerinizi kısaltınız ve ölümü hatırlayınız. 

Peygamber (s.a.v) Efendimiz, bir kudsî hadîsi şöyle anlatır: 
“Kullara farz kıldığım ibadet yapıldıktan sonra, kullarım bana ne ile en çok yaklaşır, bilir misiniz? Evet, kulum daima bana yaklaşır. Bu yaklaşma, farzla başlar, nafile ile de gelişir. Bana yaklaşınca, onu severim. Her kuvvetini ben veririm. Benimle işitir, benimle tutar ve benimle görür.” 
Son kısmın şöyle bir tefsiri vardır: 
“Beni işitir, beni tutar, beni görür.” 

O kulun bütün işleri Hak için ve Hak ile olur. Kul, yaptığı ibadetlerle gücünü ve kuvvetini harcar. Nefsini görmez ve bilmez. Öyle zaman olur ki, zerre miktar kuvveti kalmaz. Ve kendisini halka karşı kuvvet sahibi bilir. Nefsini bir yana atar, kendisini Yaratan'ın tâatına harcar. Şüphesiz bu ibadet, kendisini Hakk'a yakın kılar. Ve Allah sevgisini getirir, iman sahibi uysallıkla kendisini sevdirir. 

Günah ve hata ile kendisini buğza uğratır. Ve Hak yakınlığından kovulur. Ülfet ibadetle olur. Vahşeti masiyet doğurur. İnsan, kötülüğe dalınca iyi işleri yapmaktan kaçar. Çünkü iyi işler güzellik doğurur. Kötülüğü arzulayan, hayrı neylesin? 
Bir kimse ki, İslâm dinine kendini vermez, o helak olan kimselerle yıkılır gider. Çalış ve cehd eyle. Yalnız amele de güvenme. Yaptığın işlerde Hakk'ın kudretini gör. Ameli bırakan sadece ümitle yaşar. Amele güvenen kendini beğenir ve gurura kapılır. 

* Cemaat vardır, dünya ile âhiret arasında döner. Cemaat vardır, cennetle cehennem arasında kalır. Cemaat vardır, yaratılanla Yaratıcı arasında kendisini kaybeder. 
Zâhidlik hâlinde isen dünya ile âhiret, korku sahibi isen cennetle cehennem, irfan sahibi isen yaratılanla Yaratıcı arasındasın. 

Bir defa Hakk'a döner, sonra kullara bakarsın. Allah yolcularına, öbür âlemin işleri bildirilir. Onlar her şeyi kalp gözleri ile görürler. Onlar yalnız haberle yetinmezler. Allah yolcuları, bütün günlerini Hakk'a kavuşmayı düşünmekle geçirirler. Onlar ölüm korkusu geçirmezler, çünkü ölümle ebedî sevgililerine kavuşacaklarına inanmışlardır. 
Sonunda ayrılman mukadder olan şeyi şimdiden bırak. Nasıl olsa sonunda veda edeceğin kimselerle şimdiden vedâlaş. Yanlarından ne zaman olsa göçmen gereken şeyleri şimdiden terk eyle; isterse bunlar ehlin veya halk olsun. 
Sen kabre atılınca onların sana ne yararı dokunabilir ki? Hakk'ı unutup uygunsuz arzu ile sarıldığın şeyleri bir yana at, tevbe et. Ey cemaat! Verâ sahibi olunuz; yani kendinizi kötülükten beri alınız. Bu verâ hâli, dinin kisvesidir. Dininizi bezemek için benden kisve isteyiniz. Bana uyunuz; çünkü ben Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in çizdiği yoldayım. Ben daima ona uymaktayım. Onun yediği gibi yerim, içtiği gibi içer ve evlendiği gibi evlenirim. Diğer hâllerde yine ona uyarım. 
Her neye ki işaret etmiş, onu durmadan yaparım. Böylece Allah'ın murâd ettiği şeye nail olurum. 
Ben Allah'a hamd ederim; senin övmen ve kötülemen benim için bir mâna ifade etmez; vermen ve alman bana bir iş görmez. Hayrın da şerrin de senin olsun, gelmene veya gelmemene bakmam; çünkü sen cahilsin. Cahile kimse aldırış etmez. Sen kendi kuruntunla ibadet eder, iyilik bulduğunu sanırsın; ama yarın yüzüne vururlar. Çünkü cehaletle kulluk eyledin. 
Cahillik hâlinde yapılan kulluk, fesattır. 

Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur: 
“Bir kimse, cehaletle iş tutarsa, yıktığı yaptığından çok olur.” 

Sen Kitap ve Sünnet’e uymadıktan sonra felah yolunu bulman kabil değildir. Bazı büyükler şöyle der: 
“Büyük bir önderi olmayan, şeytana uyar.” 
Kitap ve Sünnet’le amel eden büyük zâtlara uy. Onlara uymasan bile haklarında iyi düşün. Onları gördüğün yerde saygı göster. 
Onlarla iyi geçin, felah bulursun. Kitab’a uymayan, Sünnet’i tanımayan, irfan sahiplerinin verdiği vazifeleri benimsemeyen, ebedî felah bulamaz. 
“Kendi görüşü ile yetinen şaşar.” 
Bu yüce kelâmı işitmedin mi? Senden daha bilgili kimseleri dinleyerek özünü terbiye et. Nefsin ıslâhını tamamla, sonra başkalarına başla. 

Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur: 
“Nefsini ıslâha başla; o bitince diğerlerini!” Yine buyurur: “Yakın kimseleri ihtiyaçtan inlerken yabancılara sadaka vermek yakışmaz.”

Esseyyid Abdulkâdîr Geylâni (ks) Fethu'r-Rabbânî

Yorum Gönder

0 Yorumlar